Konuk Yazar: Araştırmacı Anne Gülseren Burçak Türk çocuklarımızla çatışma içerisinde olmamak adına neler yapılabileceğinin inceliklerini anlatıyor.
Bu süper basit ve doğru uygulanırsa süper etkili olan taktik şu:
“Çatının tamirini hava güneşliyken ve henüz yağmur yağmıyorken yapmak”.
Yani çocuğumuzla yaşama ihtimalimiz olan potansiyel çatışma veya sıkıntı anlarını önceden öngörüp, çocuğumuzla kriz/çatışma noktasına gelmeden önce konuşup, beklentimizi ve beklentimize uymazlarsa yaşayacakları sonuçları netleştirmek.
Nasıl mı? İşte size günlük hayatta bu taktiği uygulayabileceğiniz bir sürü pratik örnek:
“Gitme zamanı” dediğinizde sözünüzü dinlemesi için çocuğunuzla bir oyun alanında, özel bir aktivitede, bir doğumgünü partisinde veya arkadaşının evindesiniz. “Gitme vakti” diyorsunuz ama hemen itiraz başlıyor ve gitmemek için direniyor. Herkesin gözü üzerinizde, sizin gözünüz saatte, başlıyorsunuz tatlı tatlı çocuğunuzu ikna çalışmalarına ama konuştukça enerjiniz ve sabrınız gitgide azalıyor, içinizden çoktan sinir küpü haline gelmeye başladınız bile. Herkesin içinde kızıp bağıramadığınız için başlıyorsunuz tehditlere ve rüşvet tekliflerine. Dakikalarca uğraştıktan sonra çocuğunuzu oradan çıkartmayı başarıyorsunuz ama keyifle başlayan bir aktivite stres ile sona ermiş oluyor.
Bu durumu engellemenin bana göre 3 adımı var:
1. Beklentinizi netleştirmekDaha gitmek istedikleri yere onları götürmeyi kabul etmeden önce, onlarla yaşlarına uygun kısa ve öz cümlelerle konuşup, önceden orada uyulmasını istediğiniz kuralları/sınırları netleştirmek. Ancak bu kurallara uymaya söz verdiği takdirde o aktiviteye gitmeyi kabul etmek. Yani bir anlaşma yapmak. Bunu yaparken onun göz hizasında olup, gözlerine bakarak ve mümkünse vücudunda bir yere dokunarak (omuz, kol, el vb.) pozitif ve kararlı bir yüz ifadesi ile konuşmak.
“Arkadaşının doğumgününe gidersek saat 16’da oradan ayrılmamız gerekiyor. Ben, gitme vaktine 15 dakika kala, oyununu bitirmen ve arkadaşlarınla vedalaşman için sana haber vereceğim. 15 dakikanın sonunda “gidiyoruz” dediğimde, diğer arkadaşların kalıyor olsa bile, bana kendimi tekrarlatmadan benimle gelmen gerekiyor. Bunu kabul ediyorsan, evet arkadaşının doğumgününe gidebiliriz. Nedir kararın?”
Çocuk büyük ihtimalle “kabul ediyorum” diyecek, ama bu yeterli değil, daha henüz kendinizi tam sağlama almış değilsiniz. O yüzden 2. adım çok önemli.
2. Beklentinize uymadığı zaman oluşacak sonuçları netleştirmek
Orada gitme zamanı sözünüzü dinlemeyip anlaşmanızı bozduğu taktirde, yaşayacağı sonucu önceden söylemeniz çok önemli. Bu bir ceza veya tehdit olmamalı, yani sözümü dinlemezsen o çok istediğin oyuncağı almam, ya da akşam dondurma yiyemezsin değil, olayla ilişkili mantıklı bir sonuç olmalı ki, çocuk sebep-sonuç ilişkisini kolayca benimseyebilsin.
Diyelim ki, arkadaşının doğumgünü Cumartesi ve Pazar günü de beraber lunaparka gitmeyi planlamıştınız. Doğumgününde anlaşmanızı bozup orada sizi strese soktuğu takdirde, Pazar günü onu lunaparka götürmek istemiyor olmanız mantıklı bir sonuç çünkü büyük ihtimalle orada da aynı şeyi yapacak ve siz aynı stresi yine yaşayacaksınız. Ve bu stresi yaşamayı istememek en doğal hakkınız. Şöyle yaklaşabilirsiniz:
“Ben gitme vakti dediğimde kalmak için ısrar edersen, bu beni zor durumda bırakacak ve ben bu şekilde seninle dışarı çıkmak istemediğim için, Pazar günü seni lunaparka götüremeyeceğim”.
Tabii burada sözünüzün arkasından durabileceğiniz bir aktivite seçmek çok önemli. ASLA BLÖF YAPMAYIN. Söylediğiniz şeyi uygulayabileceğiniz bir şey seçmek çok önemli ki çocuk mesajı net alsın, sizi bu konuda test etmeyi bıraksın.
3. Ona tekrar ettirmek
İşte bir çoğumuzun atladığı ama çok kritik olan bir adım bu. Bizim çocuğa birşey söylüyor olmamız onun illa da bunu anladığı veya içselleştirdiği anlamına gelmiyor. 3. adım da, ona beklentinizi ve anlaşmayı bozması sonucu yaşayacağı sonucu tekrar ettirmek. Bir de bu adım, çocuğun sonradan “ama ben bilmiyordum, tam anlamamıştım ya da yanlış anlamışım” gibi bahanelerini geçersiz kılar.
“Şimdi bana tekrar eder misin lütfen; doğumgününde ben gidiyoruz dediğim zaman ne yapacaksın? Peki, eğer sözünü tutmayıp kalmak için ısrar edersen ne olacak?”
Çocuk konuşulanları tekrar eder ve herşey nettir. Artık sözünü tutup tutmama sorumluluğu çocuğa aittir.
Önerim, eğer bu konuda ciddi sıkıntılar yaşıyorsanız, çocuğunuz çok ısrarcı ise, ilk başlarda hem programı yaparken, hem de o gün, aktivite alanına girmeden önce arabada veya kapıda tekrar ettirmek çok çok yardımcı olabilir. Özellikle de çocuğun yaşı daha küçükse. Siz tutarlı oldukça ve zamanla çocuk alıştıkça, artık pek tekrar etmenize bile gerek kalmayacak çünkü bu konudaki sınırlar ve beklentileri içselleştirmiş olacak, sizi denemeyi bırakacak.
Peki bu adımları “problem yaşamadan önce” yani daha “hava güneşliyken” yapmak neden önemli?
Çünkü çocuk için o anda eğlenceyi bırakıp sizin gitme isteğinize uyması gerçekten kolay değil ve sizin o anda sınırınızı test etmek için elinden geleni yapacaktır, özellikle de etrafta başkaları varken sırf kriz/problem olmasın diye kuralları esnetme eğilimine sahipseniz.
Ama madem siz çocuğunuz eğlensin, mutlu olsun diye onun isteğini yerine getirmeye çalışıyorsunuz, onun da sizin sınırlarınıza saygı göstermeyi öğrenmesi makul değil mi?
Diyelimki şimdi artık doğum günündesiniz ve gitme zamanı geldi. Eğer çocuğunuzun sizi bir kerede dinleme şansını arttırmak istiyorsanız, gitmeye 10-15 dakika kala yanına gidip, göz hizasına eğilip, gözlerine bakıp, mümkün koluna, omuzuna, yani vücudunun bir yerine dokunarak, kararlı bir sesle “15 dakika sonra gideceğiz, oyununu bitirip, arkadaşlarınla vedalaşmaya başlayabilirsin” gibi bir ilk uyarı vermek gerekir ki, çocuk kendisini hazırlasın. Çünkü tam gitme vakti gelip çocuğun o dakika içinde, bir anda, oyununu bırakıp hem kafa, hem de duygusal olarak ortamdan kopması çok zor. Daha yumuşak bir geçiş yapma şansını ona vermek lazım.
Bunu söylediğinizde eğer itiraz ederse, mümkünse onu insanlardan uzak özel bir alana alıp:
Önce duygularını onaylayın “Biliyorum şu anda çok eğleniyorsun ve gitmek istemiyorsun”
Sonra “Anlaşmamız neydi, tekrar eder misin?” diye sorun.
Ve en son “Anlaşmaya uyacağın konusunda sana güveniyorum” diyerek yanından uzaklaşın ve onu son 15 dakikasıyla başbaşa bırakın. Bu şekilde ona, bu konuda duyduğunuz güveni, beklentinizi hissettirmiş ve tüm bunları sindirmesi için son bir zaman ve şans vermiş oluyorsunuz, gerisi ona kalmış. 15 dakika sonra gitme zamanı gelince yine aynı şekilde, yanına gidip, göz teması ve dokunma ile “Artık gidiyoruz” deyip, başka hiçbir söylemeden, uyarıda ve hatırlatmada bulunmadan kararlılığınız hissettirmeye çalışın ve umalım ki kolaylıkla ve keyifli bir şekilde çocuğunuzla mekandan ayrılın. Çocuğunuz aynen anlaştığınız gibi davranıp kolayca mekandan ayrıldıysa, ona “Sözünü tutup ben gitme vakti deyince, bana tekrarlatmadan partiden ayrıldığın için teşekkür ederim. Sana olan güvenim arttı. Bu şekilde davranmaya devam ettiğin sürece daha istediğin birçok yere rahatlıkla gidebiliriz, mesela yarın söz verdiğim gibi lunaparka gidebiliriz”, şeklinde güzel bir takdir cümlesi, ondan istediğiniz davranışı devam ettirmesine yardımcı olur.
İlk uygulamalarda çocuğunuz, ne kadar kararlı ve ciddi olduğunuzu test etmek için normalden fazla ısrar edip, tepki gösterebilir. O yüzden eğer size bu noktadan sonra hala zorluk çıkartıyorsa, önceden anlaştığınız sonucu yaşamasına fırsat vermek, yani Pazar günü lunaparka götürmemek çok önemli. Sizin de bu konudaki sözünüzü tutmanız gerekiyor ki, size güvensin ve sözlerinizi ciddiye alsın. Bir çocuğa kendinizi defalarca tekrarlayıp bağırma, tehdit veya rüşvet teklifi noktasına gelmeden sözünüzü dinletmenin yegane sırrı bu, “Önceden yaptığınız uyarıları uygulamaya alma konusunda tutarlı olmak”. Ama bu tecrübeden sonra, aynı süreci başka bir aktivite için tekrarlayıp ona tekrar deneme şansı vermek gerekiyor, çünkü tekrar ve pratik ile öğreniyorlar.
Pazar gelip, onu lunaparka götürmediğiniz zaman tepki verirse, hiç uzun uzun “dün sözümü dinlemedin, bak böyle oldu, ben sana demiştim” gibi nutuklara kesinlikle hiç girmeden, ona sadece “Bir sonraki sefere başaracağına inanıyorum” gibi kısa ve yine ona güvendiğinizi hissettiren bir mesaj son derece yeterli. Bunun dışında yapacağınız tüm ekstra ve uzun konuşmalar uyguladığınız taktiğin etkisini azaltacaktır. Söz gümüşse, sükut altın, bu ebeveynlikte de böyle.
Gelelim “Çatının tamirini hava güneşliyken ve henüz yağmur yağmıyorken yapmak” taktiğinin diğer örnek uygulamalarına.
Sokakta / alışverişte uyumlu davranması için
Keza benzer bir süreci, süpermarkete, sokakta gezmeye veya bir alışveriş merkezine gitmeden önce de uygulayabilirsiniz. Malum çocuklar gördükleri çoğu şeyi almak istiyorlar. Bir sınır koyulmazsa işin ucu maddi/manevi kaçabiliyor.
Bu tip yerlere gitmeden önce, o gün ona birşey alıp almayacağınıza, eğer alacaksanız da kaç tane veya ne kadar bütçelik harcama olacağına karar verin ve bunu ona önceden söyleyin. Yukarıda detaylıca anlattığım adımları bu duruma uygulayıp beklentileri ve sınırları netleştirin ve ona tekrarlatın. Bu konuda çok sıkıntı yaşıyorsanız, en son mağazaya girmeden önce bir kere daha tekrarlatın.
Ben mesela bugün kızları bir alışverişmerkezindeki oyun alanına götürdüm. Orada belli bir bütçe kullandık ve bugün orada başka bir harcama yapmak istemedim. Arabaya doğru giderken tabii bir sürü oyuncakçının önünden geçtik ve içeri girip bakmak istediler.
Önce hızlıca 1-2 saniye içinde tekrar düşündüm bir bütçe vereyim mi yoksa bugün başka birşeye harcama yapmayalım mı diye ve önceki haftasonu da onlara bu şekilde bir harcama yaptığımız için bugün özellikle bu konuda sınır çizmek istedim. Yoksa sürekli durmadan birşeyler alma beklentisi doğuyor çocuklarda. Hatta “bir mağazaya girip birşey almadan çıkabilme” alışkanlığını geliştirebilmeleri açısından da güzel bir fırsattı aslında (biz yetişkinler için bile oldukça zor bir beceri bu, hepimiz biliyoruz).
Önce kendi içimde kendi kararımdan emin oldum sonra, onlara “Girip bakabilirsiniz ama bugün başka harcama yapmayacağız ve de 10 dakika sonra ben çıkıyoruz artık deyince ben kendimi tekrarlamadan çıkacağız tamam mı?” diye sordum, “tamam” dediler ve girdik. Ben 2. ve 3. adımları uygulamadım çünkü bu sürece alışık oldukları için zaten beni bu konuda pek test etmiyorlar artık.
Yine de Maya girdiğimiz birinci mağazada, 1-2 dakika sonra “Anne şu çay setini satın alabilir miyiz?” diye sorup şansını denemek istedi. Ben de “Evet Derken Hayır Demek” taktiğimi kullanıp, “Tabii Maya’cım harçlıklarını biriktirip alabilirsin bir daha sefere geldiğimizde” dedim. Anladı hiç şans yok, kasmadı, başka birşey de sormadı.
Çıkmamıza 3 dakika kala “3 dakika sonra çıkıyoruz” diye bir uyarı verdim ki kafa olarak hazırlanmaya başlasınlar ve son bakacakları birşey var ise baksınlar. Ve çıkma vakti gelince sorunsuz bir şekilde çıktık.
Çıkar çıkmaz “Bana birşey almak için ısrar etmeden ve çıkma vakti gelince tekrarlatmadan çıktığınız için teşekkür ederim, bu şekilde bakmak istediğiniz başka mağazalar var ise onlara da bakabiliriz” diyerek devam etmesini istediğim bu davranışı takdir ettim ve keyifli bir şekilde birkaç yere daha bakıp birşey almadan arabamıza döndük.
Restoran ve misafirlik ortamına uygun davranması için
Mesela çocuğumuzun bağırmadan koşmadan, sessiz sakin oturmasını isteyeceğimiz bir yere gideceğiz. Yine önceden onları beklentilerimiz konusunda önceden hazırlamak çok faydalı.
Ama çocuklara da adil olmak gerek. Çok uzun süreler hareketsiz ve sessiz oturmak doğalarına aykırı ve yanlarında kendilerini oyalayacakları birşeyler olması çok kolaylaştırıyor durumu.
Bu konuda sıkıntınız var ise, önceden nasıl bir hazırlık yapabileceğinizle ilgili “Hazırlıksız Çıkmam Abi” yazımın faydası olabilir.
Nezaket becerisini geliştirmesi için
Mesela bizim kızlarda henüz eve gelen misafire her zaman kendi insiyatifleriyle gidip “hoşgeldiniz, nasılsınız” deme, onları kapıda uğurlama, telefonda birisini aradıklarında önce kendilerini tanıtma, birisi onlara “nasılsın?” diye sorduğunda “iyiyim” dışında “teşekkür ederim, siz nasılsınız?” diye sorma gibi alışkanlıklar henüz tam oturmadı, daha 8.5 yaşındalar, normaldir, zamanla gelişecek biliyorum. Ama son aylarda ufak ufak, bu “önceden” onları hazırlama taktiğini kullanarak ciddi gelişim gösterdiler.
Mesela artık eve misafir gelmeden hemen önce, onları yapmalarını istediğim nezaket davranışları konusunda hazırlıyorum. Veya telefonla arkadaşlarının evini aramadan önce “önce kendilerini tanıtmaları” gerektiğini hatırlatıyorum. Veya birisine “günaydın veya teşekkür ederim” demek konusunda yine önceden hatırlatıyorum.
Tabii ki sürekli tekrar gerekiyor, bir kerede tam olmuyor ama çocuklar pratik ve tekrar ile öğreniyorlar ve zamanla oturuyor. Şimdilerde yavaş yavaş telefon konuşmalarında ve eve gelen yetişkin misafir karşılama ve uğurlama konusunda bayağı yol katettik. Daha yolumuz var ama önemli olan sürekli gelişim sağlamak.
Bir de bu konudaki uyarıları o anda o kişilerin yanında “hadi çocuğum teşekkür etsene”, “neydi sihirli kelime” veya “Utanacak ne var, bak çok ayıp niye günaydın demiyorsun” gibi o anda çocuğu mahçup edip zor durumda bırakacak şeyler söylememe konusunda çoğu uzman hemfikir. O yüzden önceden ve özel bir şekilde belki özel bir alanda veya kulağına fısıldayarak bu becerileri öğretmeye çalışmak onlara karşı daha saygılı ve etkili bir çözüm bence. Tüm önceden uyarılarınıza rağmen o anda yine mesela “günaydın” dememişse, o anda hiç zorlamadan ve birşey demeden, siz kendiniz “günaydın” deyip, sonra başbaşa kaldığınızda tekrar hatırlatmanızı yapabilirsiniz.
Bazı uzmanlar bu konuda hiç uyarıda bulunmamayı ve çocuğun ebeveyni örnek alarak bu davranışları geliştireceğini söylüyorlar, ki mutlaka doğruluk payı olduğunu düşünüyorum, bu konudaki ilk model biziz. Ama ben kişisel olarak çok üzerlerine gidip bunaltmadan, önceden yapılan küçük tatlı hatırlatmaların faydalı olduğuna inanıyorum, en azından biz çok faydasını görüyoruz.
Bu konudaki uygulamamın önceki örneklerden tek farkı, yapmadığı takdirde bir yaptırımının olmaması, yani 2. adım yok burada. O anda “günaydın” demediyse demedi, yapacak birşey yok, o anda çocuğu zorlayıp utandırmanın hiç anlamı yok, zaten ters etki yapabilir. Başka bir sefere önceden tatlı bir uyarı yapıp yine deneme şansı vermek bana göre en etkili yöntem.
Teknoloji kullanımında sınırlara uyması için
Çok uzun süreler çocukların tv, tablet, telefon ve bilgisayar karşısında olmalarının sakıncalarını burada anlatıp sizi sıkma niyetinde değilim. Bunların kullanımında sınırlar olması gerektiğini artık tüm ebeveynler biliyor. Ama gel gelelim çocuklar bu konuda ebeveynlerini zorlamaya devam ediyorlar. “Kızım/oğlum hadi artık bırak tabletini” dediğiniz noktada “biraz daha”, “ama daha oyun bitmedi” gibi bahaneler veya tamamiyle duymamazlıktan gelme çoğu ailede yaşanan sahneler.
İşte tam bu noktada, beklentileri ve sınırları önceden belirleme ve sınırlara uyulmadığı takdirde yaşanacak sonuçların önceden çocuğa net birşekilde söylenmesi ve gerektiğinde bu sonuçların uygulamaya alınması çok etkili bir yaklaşım (tutarlı olup, sözünüzün arkasında durduğunuz sürece). Yukarıda anlattığım 3 adım, burada da bu duruma uygun şekilde rahatlıkla adapte edilebilir.
Sabah vaktinde ve kendiliğinde yataktan kalkması için
Sabah alarmını duyunca kendisi kalkması için, gece uyumadan önce yatırırken sabah ki beklentiniz ile ilgili hazırlamak bazen çok etkili olabiliyor. Ama tabii çocuk gece, yaşına uygun ihtiyacı olan uyku miktarını almıyorsa, ne kadar hazırlarsanız hazırlayın uyanması çok zor. Sabah uyanamama konusunda sıkıntınız var ise, “Okul başarısını arttırmak için gizli silahınız” yazımı okumanızı öneririm.
Sonuç
Daha o kadar çok fırsat var ki günlük hayatınızda bu taktiği uygulamak için, hepsini buraya sığdırmak mümkün değil.
Yeter ki “Çatının tamirini hava güneşliyken ve henüz yağmur yağmıyorken yapmak” prensibini, ebeveynlik yolculuğunuzun temel prensiplerinden biri haline getirmeye çalışmak için bilinçli bir şekilde çaba sarfedin. Tutarlı ve kararlı bir şekilde uygulamaya devam ettikçe, sizin enerjinizi tüketen birçok stres noktasının zamanla ne kadar azaldığını göreceksiniz.
Evet belki her durumda ve her zaman işe yaramayabilir bu taktik ama çatışma miktarını yarı yarıya azaltsa bile, fena mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder