Mandalları Sepete Takıp Çıkartmaca

Oğlumla yaptığımız günlük aktiviteler, bazen başka bloglarda gördüğüm aktiviteler olurken, bazen de tamamen spontane gelişen bir aktivite yaparken buluyoruz kendimizi. Bugünkü aktivitemiz de spontane gelişen aktivitelerden bir tanesiydi; mandalları sepete takıp çıkartmaca oynadık. Oğlum mandallarla oynamayı çok sevdiğinden salonumuzdaki oyun alanında her zamanki gibi sessizce mandallarıyla oynuyor, onları sepete doldurup boşaltıyordu. Bende hemen fırsatı değerlendirip aniden aktiviteye çevirmeye karar verdim. Oğlum oyununa devam ederken yanına oturarak önce sepete kendim mandalları tek tek taktım ve yine tek tek çıkardım. Ben mandalları takıp çıkarırken oğlum da beni izliyordu. Bir süre böyle devam ettikten sonra bir baktım o da mandalları takmaya çalışıyor. Önce mandalları tersinden takmak için beyhude bir çaba içine girdiyse de ben eline mandalın takması gereken tarafı verip düzelttikten sonra çabaları sonuç vermeye başladı.

Aktivitelerimizde normalde Kaan çok bariz bir yanlış yapmadığı sürece müdahele etmem ama bu kez mandalı tersten tuttuğu için düzeltmek durumunda kaldım. Önceleri  mandalları tutup açmakta zorlandı ama bir iki denemeden sonra akıllı oğlum mandalları sepete takmayı başardı. Hatta o kadar gaza geldi ki yerden kalkıp aktivite masasının üzerine bir güzel kuruldu ve aktivitesine orada devam etti. Tabii anne olarak bende mutlu oldum çünkü bu aktivitenin el kasları ve el-göz kordinasyonu gelişimi açısından oldukça faydalı bir aktivite olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak spontane gelişen aktivitemiz birlikte güzel zaman geçirdiğimiz bir oyuna dönüştü. 


İlk önce mandalı ters tutunca, kadraja şipşak yakalayıverdim :)


Hızını alamayan oğlum aktivite masasının üzerinde aktivitesine devam etti :)










Tavuklu Yer Elması Çorbası


  Malzemeler:

  • 4-5 adet yer elması
  • 1 köfte kadar tavuk
  • 1/2 adet havuç
  • 1/2 adet patates
  • 1/2 küçük kuru soğan
  • 1/2 kahve fincanı pirinç
  • 1 tatlı kaşığı zeytinyağ
  • 1 diş sarımsak
  • tuz

    Terbiyesi için:

  • 1 tatlı kaşığı tam buğday unu
  • 1 yumurta sarısı
  • Çeyrek limon
Hazırlanışı: Tavuğu bir tencerede haşlayıp blendırlıyoruz sebzelerin pişmesine yakın çorbaya katacağız. Önce bütün sebzeleri küp küp doğruyoruz, soğanı ve sarımsağı zeytinyağında kavuruyoruz.Sebzeleri ilave edip tavuk suyunu ekliyoruz.Sebzeler yumuşamasına yakın pirinci de ekliyoruz.Ayrı bir kapta unu,limonu ve yumurta sarısını karıştırıp çorbanın suyundan bir kepçe alarak bu karışıma katıyoruz ki terbiye hafif ılımalı ve un çorbanın içinde topak topak olmamalı.Çorbamız pişmeye yakın blendırladığımız tavuğu ve terbiyeyi ilave ediyoruz.5-10dk.daha kısık ateşte kaynatıp en son tuzunu katıp ocağı kapatıyoruz.Blendırlayarak servis edebilirsiniz, şayet bebeğiniz pütürlü yiyorsa aynen olduğu gibi servis edebilirsiniz.Afiyet olsun.

Not: Yer elması,demir,C vitamini,fosfor ve potasyum yönünden oldukça zengindir.Vücut direncini artırır.Yer elması anne sütünü de artırdığından emziren annelerinde bol miktarda yer elması yemesini tavsiye ederim.Bebeğiniz kabız olduğunda yer elması verebilirsiniz,rahatlamasına yardımcı olur.


Benim yaptığım pişirme şekli
Önce bütün sebzeleri vitaminleri kaybolmasın diye buharda haşlıyorum

Tavuğu bir tencerede haşlıyorum.Soğanları ve sarımsağı ayrı bir tencerede kavuruyorum,buharda pişirdiğim sebzeleri ilave edip tavuk suyunu katıyorum. 

Pirincini, terbiyesini ve blendırladığım tavuğu da ekleyip çok az daha kaynatıp kapatıyorum.Sebzeler buharda pişdiği için sadece pirinçler pişene kadar kaynatıyorum.En son olarak tuzunu ilave ediyorum.Hepsi bu kadar.

Ve bu şekilde oğluma servis ediyorum.


23 Nisan Etkinliği

Bugün oğlumun bayramıydı ve geçen sene çok küçük olduğu için hiçbirşey yapamamıştık.Bu sene babamızda evde olduğu için oğlumunda keyif alabileceği güzel birşeyler yapmak istiyorduk ama dışarısı çok kalabalıktı.Nereye gidelim,ne yapalım diye düşünürken aklıma Yağmur arkadaşıma sorma fikri geldi. Hemen telefonu elime alıp Yağmur'u aradım, sağolsun o da çok güzel bir öneri getirdi. Beylikdüzünde filii cafeden bahsetti, hem çocukların eğlenebileceği hemde bizim kahvelerimizi içebileceğimiz bir ortam olduğunu anlattı ve orda buluşmayı teklif etti.Tabii ben hemen bu fikre balıklama atladım.Oğlum uyanır uyanmaz, karnını doyurup babamızla birlikte filii cafeye gittik.Hakikaten Yağmurun bahsettiği kadar varmış,oğlum nehir ve diğer arkadaşlarıyla birlikte saatlerce bıkmadan usanmadan oynadılar. Diğer AVMlerdeki oyun alanları genelde 3 yaş ve üzerine hitap ettiğinden malesefki gidemiyorduk ama burda oğlumun oynayabileceği oyun alanları ve oyuncaklar vardı. Bu arada oğlum ilk kez oyun parkı tecrübesini de yaşamış oldu.Yağmur'a bizi davet ettiği için, filii cafeyede hizmetlerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını da böylece geçirmiş olduk,seneye daha planlı ve daha farklı aktiviteler yaparak geçirmeyi düşünüyoruz.




Montessoriye Göre Evde Oyun Alanı

Öncelikle montessori der ki; evin her odasında çocuğunuza ait alanlar olmalı ve ona ait oyun köşeleri oluşturulmalıdır. Evde montessori uygulamalarında vurgulanan temel prensip evin çocuğa göre düzenlenmesidir. Çocuk evde kendini devler ülkesindeymiş gibi hissetmemelidir. Ebeveynler olarak çocuğunuzu anlayabilmek adına kendinizi bir saat kadar onun yerine koyup yerde sürünerek evdeki ortama bir göz atın bakalım, istediği şeylere ulaşamamanın ne kadar zor olduğunu anlayacaksınız. Çocukların ihtiyaçlarını kendi kendine karşılayabilmesi, tertip düzeni ve kuralları öğrenebilmesi için gerekli ortamı hazırladığımız taktirde çocuklarımıza bunları öğretmek çok daha kolay olacaktır.

Montessoriyi benimsediğimden bu yana her daim evi oğluma göre nasıl düzenleyebilirim diye düşünür oldum, aslında büyük bir kısmını hallettim sayılır fakat daha eksiklerim var. En son projem ise oğluma oyun alanı oluşturmaktı. Yeni taşındığımızdan dolayı salonumuzun eşyalarını henüz alamamıştık, bende bunu bir fırsata dönüştürüp boş olan salonumuza oğlum için güzel bir oyun alanı yapmaya karar verdim. Evdeki koruma bariyerlerini salona taşıyıp 3 köşe olarak yerleştirdim ve bu alanın içine yere ince bir yorgan koydum (yorgan yerleştirmemdeki amaç, oğlum yerde oturduğunda 
yumuşak olsun ve kendini rahat hissetsin. Böylece oyun alanını daha çok sever diye düşündüm). Yorganın üzerine ise su geçirmeyen bir örtü örttüm, yarın öbür gün su ile haşır neşir olmaya başladığında sorun yaşamayalım. Oyun alanının içine ise aktivite sehpamızı, kum havuzumuzu (kum havuzunu ilerleyen zamanlarda bir çok etkinlikte kullanacağımızı düşünüyorum, su oyunlarında, aktarma oyunlarında v.s gibi) ve bir kaç oyuncağını getirdim. Oğlum uyandığında oyun alanını görünce mutluluktan çığlıklar attı,saatlerce içinden çıkmadı.Hala da orda oynamaya bayılıyor, aktivitelerimizi genel olarak orda yapmaya gayret ediyoruz.

Hem oğlumun kendine ait özel bir alanı olmuş oldu, hem de bu sayede oyuncaklarını evin dört bir köşesinden toplamak zorunda kalmıyorum. 






İlk Kez Kalem Tutuyoruz

Oğlumu doktor kontrolüne götürdüğümüzde doktorumuz bu yaş döneminde hangi aktiviteleri yaptığımızı ve özellikle eline kalem verip vermediğimi sordu. Bende az da olsa kendimde bir eksiklik hissederek hayır diye cevapladım. Doktorumuz neden diye üstelediğinde daha zamanı gelmediğini düşünüyorum diye ekledim. Bunun üstüne doktorumuz oğlumun kalemle tanışmasının artık tam zamanı olduğunu ve kalemleri eline vermem gerektiğini söyleyince eve gelir gelmez ilk işim Kaan'ı aktivite masamıza oturtup önüne defter ve kalem koymak oldu. Oğlum ilk etapta kalemlerin kapağını açıp kapatmakla kendine oyun çıkardı. Baktım yazıp çizmekle alakası yok, ben kendim aldım kalemi elime, onun beni izleyebileceği bir pozisyonda oturarak defteri kendim karalamaya başladım ve sonrasında kalemleri sessizce önüne bıraktım. Bebekler herşeyi taklit ederek öğrendikleri için oğlumda hemen kalemi eline alarak defteri karalamaya çalıştı. İlk denememizde kalemler maalesef 5-10 dakika kadar ilgisini çekebildi. Ancak ben ümitliyim, eminim zamanla bu süre artacaktır. 

Deftere yazıp çizme faslı bittiğinde oğlum kalemleri tekrar eline alarak bir oraya, bir buraya savurmaya başlayıp elini, yüzünü, masasını olduğu gibi boyadı. Neyse ki bu konuda hazırlıklıydım ve eline verdiğim kalemler yıkanabilir cinstendi. Sizlere de tavsiye edebilirim. İlla ki bu marka olmak zorunda değil, önemli olan yıkadığınızda boyaları benim de yaptığım gibi kolayca çıkarabilmek. Kullandığımız kalemleri merak edenler buradan göz atabilir.

Çocuklarda Ayakkabı Seçimi

Oğlum rahatsızlandığında kendi doktorumuz uzak mesafede olduğundan evimize yakın bir hastaneye ve nurturiadaki bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine doktor Hakan Kılıç Bey'e gittik.İyiki de Hakan Bey'le tanışmışız. Daha kapıdan girdiğimizde bu kadar güven veren bir doktor daha tanımamıştım. Oğlumu muayene için soyarken Hakan Bey bizi tepeden tırnağa incelemeye başlamıştı bile. Oğlumun ayakkabılarını çıkartırken ayakkabılar Hakan Bey'in dikkatini çekti ve eline alıp bir o yana bir bu yana çevirdi durdu. İkiye katladı, içine baktı derken bir güzel inceledi. Ben oğluma doğru ayakkabıyı aldığımdan kendimce eminken Hakan Bey maalesef ki ayakkabı konusunda sınıfta kaldığımı ve aksine çok yanlış bir ayakkabı seçimi yaptığımızı belirtince şaşkınlığımı gizleyemedim. Oysaki aldığımız ayakkabı çok da bilinen ve iyi bir markaydı. Ayakkabımızın niçin yanlış seçim olduğunun sebeplerini de açıklayarak doğrusunun nasıl olması gerektiği konusunda da değerli bilgilerini paylaştı. 

Ayakkabılarımızla ilgili durumu farkedip bizi uyardığı için kendisine minnettarım. Oğlumuzun 13-14 aylıktan beri ayakkabı giydiğini göz önünde bulunduracak olursak oğlum yaklaşık 4 aydır yanlış ayakkabılarla yürüyormuş. Nasıl olurda bu konuda daha önceden araştırma yapmamıştım, bilemiyorum. Ben ki en ufacık bir şeyi en ince detayına kadar araştırıp nurturiadaki dostlarıma sormadan ve fikirlerini almadan hareket etmezken, nedense ayakkabı konusunu atlamışım. Durumun farkına varır varmaz zararın neresinden dönersek kardır hesabı hemen oğluma yeni ayakkabılar almak için araştırma yapmaya başladım.

Çocukların ayakları çok hızlı büyüdüğü için ayak sağlığı, çocuğun sağlıklı gelişimi açısından çok önemliymiş. Çocukların ayak gelişimi 2 - 2.5 yaşına kadar devam ettiğinden, zorunlu olmadıkça ayakkabı giydirilmemesi gerektiğini zaten biliyordum, bir kez daha teyit etmiş oldum. Bazı anneler çocukların ayakları üşümesin diye ev ortamında da ayakkabı giydirmeyi tercih ederler, bütün büyükler gibi bizim babaannemiz de çocuğun ayakları üşümesin diye sürekli ayakkabı ile dolaştırmak ister, ta ki biz engelleyene kadar. Oysaki çocuğun ayağı ne kadar serbest kalırsa gelişimi daha sağlıklı olur.
Eski ayakkabılarımız,yani yanlış seçim yaptığımız ayakkabılarımız...


Yeni aldığımız ayakkabılarımız,yani doğru seçim...Bu arada önümüz yaz olduğundan yazlık bir model tercihi yaptık...



Haftasonu olunca koştur koştur Torium AVM merkezinde Kifidis Mağazasında aldık soluğu.Ordaki ayakkabıları inceleyince inanamadım ve oğluma bunca zaman yanlış ayakkabı giydirdiğim için,içim cız etti.Görünüşte pek fark yokmuş gibi görünsede elime alıp incelediğimde gözle görülür farklar vardı.Bir kere kifidisin ayakkabılarındaki fark, ayakkabının alt tabanı zemini çok rahat kavrayacak şekilde dizayn edildiğinden düşme ihtimali çok daha düşük ve daha rahat yürümesini sağlıyordu. İç tabanındaki destek ise (bu önemli) daha yüksek ve daha yumuşaktı.Bileği, yüksek boğazlı olduğundan oğlumun ayağını tam olarak kavradı,bu da yere daha sağlam basmasına etki ediyordu.Ordaki satıştan sorumlu arkadaş oğluma ayakkabıları giydirdiğinde oğlumun yürüyüşündeki farkı bir anne olarak hemen anladım.Burun kısmı daha geniş olduğundan parmakları içerde sıkışıp kalmadı.En önemli özelliği ise biliyorsunuz bebeklerin ayakları çok terler bu nedenle kifidisin ayakkabılarının içi de dışı da deri olması bu terlemeyi en aza indirmesini sağlıyordu.Evet diğer aldığımız ayakkabının 3 katı fiyat farkı vardı ve sadece maksimum 3-4 ay giyecekti ama bence oğlumun ayak sağlığı için buna değerdi.


 Yaptığım araştırmaları aşağıdaki gibi derledim,umarım sizlere de faydası olur.

Öncelikle ayakkabıların uzunluğu, genişliği ve yüksekliğine dikkat edilmelidir. Uygun boyutta olmayan ayakkabılar tırnak batması, çekiç parmak, nasır gibi hastalıklara neden olabilir. Çocukların hızlı büyüme dönemlerinde her 3-4 ayda bir yeni ayakkabı ihtiyacı olabilir. 16 ay altında çocuklarda, ayak 2 ayda 2 numara büyüyebilir.16-24. aylarda ayaklar 3 ayda 2 numara büyürken, 24-36 aylık küçük çocuklarda 4 ayda 2 numara, 2 yaşından sonra 4-6 ayda 2 numara büyür.

Ayakkabı Alırken Nelere Dikkat Etmeli

  • Burunları yuvarlak olan ayakkabıları seçmelisiniz böylece parmakların daha fazla hareket yeri olacaktır.
  • Çocuk ayakkabısının üst kısmı deri, kanvas veya başka bir gözenekli kaliteli malzemeden yapılmış olmalıdır. Çocukların ayağı çok terler ve ayakkabılarının üst kısmı muhakkak nefes alabilir malzemeden yapılmış olmalıdır.
  • 9 – 18 ay arası çocuklarda mokasen tipi veya tenis ayakkabısı gibi alçak kenarlı ayakkabı yerine yüksek kenarlı bir ayakkabı ayakta daha sağlam duracaktır. Tercihiniz yüksek boğazlı ayakkabılardan yana olmalı.
  • Ayakkabının iç kısmındaki tabanı avuç içiniz gibi yumuşak olmalıdır. Yumuşak taban ayağı iyi kavradığı, kaymadığı için yeni yürümeye başladığı dönemlerde düşmeyi engeller. Bu ayakkabıların hafif olması çocukların yürürken daha az enerji harcamalarını sağlar.
  • Alt taban malzemesi yeri sağlam tutan, kaymayan ve esnek bir malzemeden yapılmış olmalıdır. Sert ve yüksek tabanlar küçük çocuklarda sendelemelere ve düşmeye neden olabileceğinden kaçınılmalıdır. 
  • Öncelikle tercihiniz bağcıklı ayakkabıdan yana olsun, ayağın genişliğini en rahat kavrayan ayakkabılar bağcıklı ayakkabılardır.Hem ayrıca ayağından çıkma olasılığı daha düşüktür.
  • Yürüme döneminden okul yaşına kadar çocuklarda rahatlık ön planda olmalıdır. Çocuğun aktivitelerinde uygun ayakkabılar giyilmesi sağlanmalıdır.

Ispanaklı Omlet


  Malzemeler:


  • 7-8 dal ıspanak
  • 1 adet yumurta
  • Kibrit kutusundan az kaşar peynir
  • Fındık kadar tereyağ
  • Zeytinyağ
  • Tuz (1 yaşından küçüklere tuz kullanmayınız)
Hazırlanışı: Ispanağı güzelce yıkadıktan sonra elinizle bi kaç parçaya bölüp küçük bir tavada çok az zeytinyağı ile kavurun.Yumurtayı ayrı bir kapta çırpın ve ıspanaklar biraz soğuduktan sonra çırpılmış yumurtaya ilave edin.Kaşar peynirini de içine minik minik doğrayın.Tuzunu ilave edin.Bu harcı tereyağ ile yağlanmış tavaya döküp her iki tarafını da kızartın.Afiyet olsun.

Not: 
Yanında portakal suyu ile verirseniz vitamin değerini daha çok artırmış olursunuz.

Ispanağın vitamin değerinin yumurta ile arttığını biliyor muydunuz?

Biz ıspanaklı omleti ailecek çok sevdiğimiz için,büyük tavada hepimize yaptım ve oğlumda faydalanmış oldu.



Zeytinyağlı Enginar Yemeği

  Malzemeler:


  • 1 adet enginar
  • 1/2 adet havuç
  • 1/2 adet patates
  • 1 dilim balkabağı veya yeşil kabak
  • 1 tatlı kaşığı tam buğday unu
  • Çeyrek limon
  • 1 tatlı kaşığı zeytinyağ
  • 1/2 adet kuru soğan
  • tuz
Hazırlanışı: Önce bütün sebzeleri minik minik küp şeklinde doğruyoruz.Soğanı zeytinyağında pembeleşene kadar kavuruyoruz.Sebzeleri ilave edip üzerini bir parmak geçecek kadar su ilave ediyoruz.Unu küçük bir kaseye koyup üzerine çok az soğuk su ve limon suyu ekliyoruz güzelce karıştırıyoruz.Yemeğin suyundan da una biraz ekleyerek ılımasını sağladıktan sonra sebzeler yumuşayınca tencereye unlu karışımı topaklanmaması için yavaş yavaş karıştırarak ekliyoruz.Bir taşım daha kaynadıktan sonra altını kapatıyoruz ve tuzunu ilave ediyoruz.Aklınızda bulunsun yemek piştikten sonra tuzunu ilave ederseniz daha sağlıklı olur.Afiyet olsun.

Not: Ben her pazara gittiğimde oğluma mutlaka bir adet enginar alırım, çünkü enginar bebekler için oldukça faydalı bir besin kaynağı.İçinde potasyum,kalsiyum,fosfor ve K vitamini bulunmakta,ayrıca A vitamininden B1 ve C vitamininden de çok zengin bir besin.Liften yana da pek zengin olduğunu biliyorum.Özellikle enerji veren ve iştah açan bir besin olduğundan iştahsız bebelerin bol bol yemesini tavsiye ediyorum.






LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...