15 Aylık Gelişim

Bir anne için en güzel mutluluk bu olsa gerek

İlk kez: Portakal allerji yaptı

Bir gıdaya karşı allerji oldu, o da portakal.Demirin etkinliğini artırsın diye annesi demir ilacını portakalla veriyordu, bir de et yemeklerinin yanında çok az bişi içiriyordu ama allerji oldu.Yarım çay bardağı portakalla bile çıkıyor allerji.
Not: Sonradan girilen güncel: Allerji yapan portakal değilmiş,anneannesi kuruyemişi biraz fazla katmış kahvaltısına, bize de söylemiyormuş.
23 Ocak 2013 Çarşamba

Yaptı: Çoraplarını bulup getiriyor ama giymek istemiyor

Annesi,"hadi oğlum çoraplarını getir" dediğinde bulup getiriyor, "hadi oğlum otur giyelim"dediğinde ise arkasına bakmadan kaçıyor. Hiç sevmiyor çorap giymeyi,annesi kılıklı galiba, bende yaz kış çorap giymem.
25 Ocak 2013 Cuma

Yaptı: Kavanoz ve tabak kırdı

Kırma dökme vukuatları gün geçtikçe artıyor.Dün bir kavanoz,bugün ise bir tabak kırdı.
25 Ocak 2013 Cuma

Yaptı: İnatlaşıyor,atıyor,fırlatıyor,dağıtıyor

Annesinin hayır diyeceğini bildiği şeyleri, gözünün içine baka baka yapıyor. Annesiyle inatlaşmaya çalışıyor ama annesi yemiyor tabii, dikkat çekmeye çalışıyor annesi ise arkasına bile bakmadan kalkıp gidiyor yada hiç ilgilenmiyor o zaman.Bu ara favorisi atıp,fırlatmak,dağıtmak v.s.
25 Ocak 2013 Cuma

İlk kez: 3 azı dişi birden çıktı

Üst sağdan ve alt soldan azı dişleri çıktı.Artık 11 dişi var.Bu kez annesi anlamadı bile nasıl çıktığını, beyaz beyaz görünce anlaşıldı dişlerinin çıktığı ve çok az huysuzluk ve uykusuzluk çekti.
29 Ocak 2013 Salı

Yaptı: Melek teyzesinde 2 kase yoğurtlu çorba yedi

Bugün misafirlikte Melek teyzesinin yoğurtlu çorbasını o kadar çok sevdi ki dolu dolu iki kase yedi.Annesi ve diğer komşu teyzeleri hayretler içerisinde kaldı.İlk kasenin bittiğini görünce, ikinci kaseyi istemek için ağlamaya başladım komşu teyzelerim gülmekten koptular.
30 Ocak 2013 Çarşamba

Yaptı: Babasının koltuğuna oturup TV izledi

Evde Tv.yi açık yakaladığı an babasının koltuğuna kurulup büyük adam gibi tv izledi. Anneside yakalayınca TV.yi kapatır kapatmaz kıyametler koptu tabi,neymiş efendim niye kapatmışız :)
01 Şubat 2013 Cuma

İlk kez: Misafirler için 23:25'e kadar uyumadı

Bu gece Elif teyzesi oğlumu sevmek istedikleri için uyutmamı istemediler.23:25 e kadar zor dayandı, 5dak daha geç kalksalardı sanırım evde kıyamet kopardı, annesi kılıklı oğlum uykusuzluğa hiç tahammülü yok.
01 Şubat 2013 Cuma

İlk kez: ANNE dedi

Bilinçli ve net bir şekilde ANNE dedi. Arabada evimize dönerken hemde 4-5 kez üst üste söyledi, hatta ben "anne" diyorum o tekrarlıyor.Tabi ben mutluluktan sevinç çığlıkları attım arabanın içinde, inanılmaz heyecanladım.
02 Şubat 2013 Cumartesi

İlk kez: Sağ üstten azı dişi çıktı,12 dişi oldu

12.ci dişi de çıktı, sağ üstten azı dişi. Geriye kaldı 6 diş,sonrasında ise patır patır dökülecekler.
13 Şubat 2013 Çarşamba

İlk kez: Yeni evine taşındı,yeni odası oldu

Yeni evimize tasındık, nihayet artık oğlumunda kendine ait bir odası ve bir yatağı var. Oğlum büyümüşde tek kişilik genç yatağında yatıyor. Yer yatağında yatmaktan kurtuldu yavrum.
13 Şubat 2013 Çarşamba

Yaptı: Çirkin ol deyince yüzünü buruşturarak çirkin oluyor

Annesi çirkin olur musun deyince suratını ekşiterek çirkin oluyor, bu haline ev halkı gülmekten kopuyor tabii...
27 Şubat 2013 Çarşamba

Sözlük:

Kelime: cici Anlamı: cici
Not: Bebeğini cici diye seviyor.
27 Şubat 2013 Çarşamba

Sözlük: 

Kelime: atti Anlamı: attım
Not: Topu atınca attiiiii diye cığlık atıyor
27 Şubat 2013 Çarşamba

Sözlük:

Kelime: şşşiiitttt Anlamı: sus
Not: Elini dudağına götürerek "şşiiittt"diyerek sus bebek uyuyor anlamina getiriyor.
27 Şubat 2013 Çarşamba

Yaptı: Yemek saatinde babasının elinden masaya getiriyor

Annesi yemek saatinde "hadi git babanın elinden tutup masaya getirir misin oğlum"dediğinde aynen babasının elinden tutup sandalyeyi gösterdi. Çok akıllı oldu benim bu oğlum çokkk.
28 Şubat 2013 Perşembe

İlk kez: Orduya anneannesine gitti ve kendi arabamızla 10saat uzun yolculuk yaptı

Kendi arabamızla 10saat yolculuk yaparak anneannesine geldik ve yolda annesini hiç üzmedi, uyudu, arabanın içinde sakin sakin oynadı.
02 Mart 2013 Cumartesi

Yaptı: Tek uykuya başlangıç denemeleri yapıyor

Sanırım artık tek uykuya geciyor, zaman zaman tek uyku denemeleri olmustu ama devamı gelmemisti, bir haftayı aşkın süredir tek uyku yapıyor, istisnalar olsa da arada.
Not: Sonradan girilen güncel: Evimize dönünce iki uykuya devam,oğlum ne zaman mekan değiştirse tek uyku yaptığını farkettim,değişiklerden çok çabuk etkileniyor.
03 Mart 2013 Pazar

İlk kez: Annesinin yüzünü okşayarak cici yapıyor 

Annesine "cici" yapmayı ögrendi, annesi cici yapar mısın oğlum dediğinde yüzünü okşayarak seviyor.
04 Mart 2013 Pazartesi

İlk kez: Pirinçli kara lahana yemeği(pancar diblesi) yedi

Karadenizli olduğu belli oldu,anneannesinin yaptığı pancar diblesinden(pirinçli karalahana yemeği)yedi hemde bayıla bayıla.
05 Mart 2013 Salı

Yaptı: Tek uyku yapınca gece uykusuna geçişi 19:30 olarak değişti

Tek uykuya gectigimden beri gece uykusuna gecmek icin 19:30u zor görüyor.18:00 de uykusu geliyor, annesi zorla oyalayarak 19:30a kadar bekletiyor.
06 Mart 2013 Çarşamba

Yaptı: Canı sıkıldıkça annesine musallat oluyor

Canı sıkıldıkça annesini parmagından tutup kaldırıyor, hadi kalk benimle oyna diye :) Annesinin işi varmış, kahvaltı masasındaymış v.s umurumda degil,canı istedikce elinden tutar cağırırım arkadaş diyor resmen
07 Mart 2013 Perşembe

Bu Aralar: İnek sütü içmeye başladı

Daha önceden sütü sevmemisti ama son 3 gündür günde bir cay bardağı iciyor. Anneannesinin ineklerinden tazecik sağıldıgı icin midir nedir tadı çok daha lezzetli geldi sanırım bu sefer.
08 Mart 2013 Cuma

İlk kez: Parkta kız arkadaşa cici yaptı

Annesiyle parka gittiginde 11aylık bir kız arkadas gördü ve onun yanagına eliyle cici cici yaptı, annesinin cok hosuna gitti, benim oglum büyümüste kardes mi severmiş.
08 Mart 2013 Cuma

İlk kez: Merdiven Çıktı

Parkta kaydiragin merdivenlerini tırmana,tırmana kendi cıktı.Anneside videoya cekti ,merdiven cıkmayıda ögrenmis oldu. 
09 Mart 2013 Cumartesi

İlk kez: Parkta gölete taş atma aktivitesi yaptı

Annesiyle parka gittiginde,kücük bir gölet vardı,taş atma aktivitesi yaptı. Annesi taşları topladı teker teker oğluna verdi oğlu da gölete attı.Taşlar suya düstükce cok eglendi. Bu aktiviteyi herkese tavsiye ederim
10 Mart 2013 Pazar

Yaptı: Annesinin terliğiyle dolanırken düştü, dudağı ve alnı şişti, morardı.

Annesinin terligini giyip dolanıyorken düştü ve dudağı Bülent Ersoy dudagı gibi oldu.Alnı ve dudağı kocaman sisti ve morardı.Hıçkıra, hıçkıra agladı, annannesine geldiginden beri cok düşüyor.
16 Mart 2013 Cumartesi

Sözlük: 

Kelime: ödge,aba Anlamı: özge,abla
16 Mart 2013 Cumartesi

Sözlük: 

Kelime: Emma  Anlamı: Elma
17 Mart 2013 Pazar

İlk kez: Çubuk kraker yedi

Bir adet çubuk kraker yedi, cok begendi yine istedi ama annesi vermedi
17 Mart 2013 Pazar

İshalken Bebeğimi Nasıl Beslemeliyim?

İshal bebekler için edindiğim bilgileri sizler için paylaşmak istiyorum.Tabiki ishal dışında daha fazla belirtiler varsa hemen doktora başvurmalısınız (Yüksek ateş,kusma,kaka da kan,ağızda kuruluk,6 saate kadar çiş yapmama gibi...)Bebekler ishal olduğunda, beslenmesinde en önemli şey bolca sıvı almasıdır.Çünkü ishalken vücut sıvı kaybeder ve biz bol sıvı vererek kaybettikleri sıvıyı yerine koymaya çalışmalıyız. 

Bebeklerde İshale İyi Gelen Yöntemler

  • Gün içinde bol miktarda su ve sulu gıdalar
  • İçinde aktif kültürler barındıran yoğurt (doğal ev yapımı yoğurt) 
  • Katkı maddesi içermeyen yiyecekler, tahıl, tam makarna 
  • Basit durumlarda pirinç lapası 
  • Haşlanmış patates püresi,kızarmış ekmek
  • Ayva, muz, elma gibi meyveler
  • Havuç yedirilebilir.(Havuçlar doğranır ve bir litre suda 60-90 dakika kaynatılır. Püre haline getirildikten sonra tekrar sulandırılır. Bebeğe yedirilir. Aynı amaçla havuçlu pirinç çorbaları verilebilir.)
  • Yağlı yiyeceklerden ve tatlandırılmış içeceklerden kaçınılmalı.Şeker vücuttaki suyu bağırsaklara çekeceğinden ishalin şiddetini artırabilir.
  • Yiyeceklerde yağ,tereyağ,ağır soslar,baharatlar kullanmamalı
Ayrıca bebeğinizin iştahı kesildiyse,yemek yemeyi reddediyorsa üzülmeyin ve zorlamayın.Susuz kalmadığı sürece bunun bir önemi yok.Bir kaç gün içinde minik bebeğinizin iştahı yerine gelecektir.

Bu dönemde ellerinizi sık sık dezenfekte etmeyi ihmal etmeyin,özellikle bebeğinizin bezini değiştirdikten sonra.Mikroorganizmalar elden ağıza rahatlıkla geçtiği için,bebeğinizi iyileştireyim derken size de bulaşmasını engellemiş olursunuz.

Çocuklara Yemek Sunumları

Kahvaltı Sunumları


Meyve Sunumları





Yemek Sunumları



Salata Sunumları




Çocuğunuzun Yemek Seçmesini Engellemenin Yolları

Diyetisyen Aysen Arıcan, zararın neresinden dönülse kârdır düşüncesiyle anne babalar için bazı çözüm önerileri geliştirerek çocukların beslenmesine olumlu katkılarda bulunmaya çalışıyor.

Çocuklar yaklaşık olarak iki yaşından başlayarak kendi öz bakım becerilerini karşılayabilecek kas gelişimini kazanırlar. Bu kazanımlar onlara yavaş yavaş giyinipsoyunabilme, daha hızlı hareket edebilme ve kendi başına çatal kaşık kullanabilme becerisini verir. Ancak genellikle bu yaş çocukları hâlâ ebeveynleri ya da bakıcıları tarafından beslenir. Çoğu anne baba çocuklarının çok yemek seçtiğinden ya da evde hiçbir şey yemediklerinden bahseder, yuvada veya dışarıda yemek yeme sorunlarınınsa pek fazla olmadığını satır aralarında dile getirir.

2-5 yaş arası çocukluk döneminde oyun çağı olarak değerlendirilir. Bu çağın en önemli özelliği kendi iç dünyalarından sıyrılıp çevreyle etkileşen ve davranış edindikleri bir dönemdir, beslenme alışkanlıkları da bu dönemde değişiklik gösterir ve taklit etme davranışlarının en baskın olduğu dönemdir. Çocuklar anne, baba ve evde yaşayan diğer bireylerin olumlu ve olumsuz tüm davranışlarını taklit ederler, oyun çağı çocuğuna iyi örnek olmak ve olumlu davranış sergilemek beslenme açısından büyük önem taşır.

Yemek Seçme Nedenlerini Saptayın


  • Anne sütünden ek besinlere geçildiği dönemde besinler tek tek bebeğe tattırılmadıysa ve genelde bulamaç bir beslenme tarzı benimsendiyse çocuk tadını bilmediği besinleri reddeder.

  • Evde bakıcı, anneanne ya da babaannenin büyüttüğü çocuklarda bu sorun daha çok yaşanır. Çocukların kendi kendine yemek yemelerine fırsat vermezler çünkü bu şekilde hem ortalık hem de çocuğun üstü temiz kalır. Ayrıca peşinde dolaşıp bin dereden su getirerek çocukların çok daha kolay yediklerini düşünürler. Ayrıca vicdanen daha rahat ederler.
  • Taklit ettiği ebeveyninin olumsuz davranışları, örneğin sebze yemeyen bir annenin çocuğunda da sebze sevmediği sıkça karşılaşılan bir dönemdir.
  • Bu dönemde çocuklar kendini ispatlamaya çalışır ve tercihlerini ön plana almak ister. Zorlama ve ısrardan hoşlanmaz ve bu zorlamalara zıt davranış geliştirerek yemek yemeyi reddedebilirler.
  • Çocuğun çevreye olan ilgisi yemek yemeyi ikinci plana atmasına neden olabilir, daha çok psikolojik nedenlerle çocuklar yemek seçer. Seçtiği besinle ilgili geçmişte yaşadığı olumsuz bir duygusu o besini daha sonraları reddetme nedeni olabilir. Örneğin A yemeği çocuğa bir kez zorla yedirilmişse, çocuk o besine karşı tepki oluşturabilir.
  • Yemeklerin hazırlama ve sunuş biçimi de yine yemek seçme nedenleri arasındadır.
  • Televizyon karşısında veya ayaküstü yemek yemeleri dikkatlerini yemeye vermelerini engeller ve bir sonraki öğünde de yemeği reddetme davranışı gösterebilirler.


Tutarlı davranın 
Çoğunu çevresindeki herkes aynı tutumla ona cevap vermeli. Örneğin ıspanak yemediğinde baba kızar, abla "yemesen de olur" der, anne dayanamaz sevdiği bir besini yaparsa çocuk en kolay olanı ve işine geleni yapacaktır yani ıspanağı yemeyecek ve annesine sevdiği yemeği yaptıracaktır.

Onun tercihlerini göz önünde bulundurun
Alışverişe gittiğinizde sepete istediği bir iki besini koymasına izin verin, sebze alırken hoşuna gideni sepete koymasını ondan isteyebilirsiniz.

Çeşit yaratın
Özellikle sebzeleri değişik formlarda hazırlayın, bir sefer sulu yemek içinde sunduysanız, sonrasında böreğin içinde, sonrasında etin yanına garnitür olarak verebilirsiniz. Renklerine göre besinleri çizgi film kahramanlarına benzetebilirsiniz. Salatasının veya makarnasının üzerine besinlerle kaş, göz çizebilirsiniz. Fırında yumurtalı ekmek, peynirli sebzeli börekler yapabilirsiniz. Süt tüketmiyorsa sütlü tatlılar yapabilirsiniz. Meyveleri meyve salatası yaparak servis edebilirsiniz.

Yemeklerinizi bir seferlik pişirmeye gayret edin, ailece bir öğünde tüketip ertesi güne yemek artırmamaya çalışın. Veya elde artan yemeği başka şekillerde değerlendirin, mesela artan pirinç pilavını çorba yapabilirsiniz.

Çocuğunuza örnek olun
Yemeklerinizi mutlaka aynı masada ailece yiyin. Aynı yemekten onun tabağına yiyebileceği miktarda koyun, sizin yediğinizi gördükçe o da taklit edecek ve yemeye başlayacaktır. İlk seferde sadece tadına bakmaya karar verebilir, asla ısrar etmeyin tadına bakması bile büyük gelişmedir. Yeme davranışlarını kötüleyici sözler söylemekten kaçının aksine olumlu davranışlarıyla övündüğünüzü belirten sözler söyleyin.

Çocuğunuza yemek yedirmek uğruna saatlerce sofrada kalmayın, yemek yemiyorsa 20 dakika bekleyin, sofrayı kaldırın. Karnı acıktığında abur cuburdan uzak tutun. Bu yöntem birçok inatçı çocuğun pes etmesine ve sonunda yemek seçmemesini sağlamıştır.

İştahını kapatacak abur-cuburları karnı açken vermeyin
Yemekten önce meyve suyu, su, cips, çikolata gibi iştahını kapatacak besinleri ortadan kaldırın ve yemesine izin vermeyin. Karnı acıkan bir çocuk yemek yerine aperatif gıdaları tercih eder. Çocukların ellerine bebe bisküvisi verilip iştahları kesmekten başka bir şeye yaramaz. Çünkü bebe bisküvisiyle sadece karbonhidrat almış olurlar ki; bu sefer de ihtiyaçları olan diğer besin öğelerini karşılamazlar.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Anne babalar! Yemek Yerken Mimiklerinize Dikkat Edin

Her ebeveyn çocuğunun yemek konusunda kusursuz olmasını ister.İştahı yerinde,yemek ayrımı yapmayan,besleyici yemekleri yiyen ve bunları gerçekten seven çocukları olsun ister.Ama bir gerçek vardır ki çocuklar,özellikle de okul öncesi dönemdeki çocuklar,yemek seçerler.Fakat anne ve babanın çocuklarının daha bebeklik döneminden itibaren takındıkları beslenme düzeni hakkındaki tutum ve davranışları çocuklarının sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmasını sağlayabilir.Nasıl mı?

Okul öncesi dönem çocuklarının bir numaralı özellikleri taklitçi olmalarıdır. Yaşamlarında model olarak gördükleri kişileri direkt olarak taklit ederler. Bu kişiler genellikle kız çocukları için abla ya da anne iken erkek çocukları için de abi ya da baba olur. Zaman içinde de model olarak gördükleri kişileri yemek sofrasında taklit etmeye başlarlar. Bu konuda özellikle de ebeveynlerin mimiklerine dikkat etmeleri gerekmektedir.

Yapılan çalışmalara göre bebekler daha yaşamın ilk aylarında bile karşısındaki kişinin mimiklerini taklit edebiliyor. Bunun çocuğunuzun daha bebeklik dönemlerinden itibaren beslenmeye, sofraya, farklı besinlere ilgisini çekmeli, bunu yaparken de hem mimiklerimize hem de kurduğumuz cümlelere dikkat etmeliyiz. Bir sebze yemeğini gördüğünde yüzünü buruşturan bir babası olan çocuğun da o yemeğe karşı belli bir süre sonra tepki oluşturduğu bilinmektedir. Peki çocuklarda doğru beslenme bilincini oluşturmak için ne yapmalıyız?

• Kahvaltı en önemli öğünümüzdür. Bunu çocuklara öğretmemiz gerekir. Bunun için evde sabah uyanıldığında anne ve babanın kahvaltı sofrasına ilgisinin olması zaman içinde çocuğun kahvaltının gerçekten önemli olduğunu öğrenmesini sağlayacaktır.

• Yemekleri yerken güzel cümleler kurun. Örneğin “yumurta bizim için çok önemli bir besindir. Hayvansal kaynaklı olduğundan çok besleyicidir. Ayrıca ııımmmm çok lezzetli” gibi bir cümle kurmak çocuğunuzun yumurtaya karşı bakışını etkileyecektir.

• Yemek yerken yemeğin çok lezzetli olduğunu ve oldukça da faydalı olduğunu belli edecek mimik hareketleri yapın. Çocuğunuz belli bir süre sonra sizi taklit edecektir.

• Çocuğunuz bir yemeği yemiyor ya da sevmiyorsa belli aralıklar ile o yemeği yapın ve borcam içine koyarak sofraya getirin. Örneğin karnabahar yemeğini sevmeyen bir çocuğunuz var ise haftada 1 defa karnabahar yapın ve karnabahara alternatif 1 adet daha yemeğiniz olsun. Akşam yemeğinde sofraya karnabahar yemeğini getirin ve eşiniz ile kendinize karnabahar yemeği koyun. Çocuğunuza da teklif edin ancak büyük ihtimalle istemeyecektir. Asla ısrar etmeyin. Ona diğer yemekten koyun ve siz yemeğinizi yerken hem mimikleriniz ile hem de sözlerinizle yemeğin çok lezzetli olduğunu belli edin. Bir sonraki hafta yine haftada 1 gün karnabahar yemeği yapın ve aynı yolu izleyin. Çocuğunuzun belli bir süre sonra karnabahar yemeğinin tadını merak ettiğini fark edeceksiniz.

• Yemek yeme seanslarında çocuklarınızla asla inatlaşmayın. Unutmayın onların inadı sizinkinden üstündür ve inatlaşırsanız siz kaybedersiniz.


"YAPMA - DİKKATLİ OL" Demeyin,Bağırmayın,Emirler Vermeyin

"Çocuklarla El Ele Ebeveynlik"adlı kitabı okumadan önce kendimi başarılı, oğlumu mutlu çocuk olması için çaba gösteren,her şeyine dikkat eden bir anne olarak görüyordum.Ama bu kitabı okuduktan sonra gördüm ki ben hiçbir şey bilmiyormuşum.Pişmanlıklarım diz boyu.Özellikle "yapma","dikkatli ol" kelimeleri en çok kullandığım kelimelerdi.Yine kitaptan çok beğendiğim bir bölümü sizlerle paylaşmak istedim.

Kitabı incelemek ya da almak isteyenler için burayı tıklayın.

"Yapma" Demek

Çocukken gün içinde durmadan "yapma"denmişse bize "...ma,...me,...yapma"kayıtlarımız vardır. "Yatağın üstünde zıplama.Kız kardeşine vurma.Sobaya dokunma." Çocuklarımıza onların yapmalarını istemediğimiz şeyleri söylemeye programlanmışız ki bu işbirliği sağlama ve bağlantı kurma isteğimizi ters yönde etkiler.

Çocuklara neleri yapmamalarını söylemek,onlara yapmalarını istediğimiz şeyleri öğretmez.Ne beklediğinizi söylerseniz,işbirliğine daha hazır olurlar.Bilgi vermek,ne yapmalarını istediğimizi anlatma ve onlara da anlama fırsatı verir.

Çocukların beyinleri söylediğimiz her kelimeyi kaydeder.Ne zaman "...ma"dersek,beyinleri hemen onlardan yapmamalarını istediğimiz şeyi kaydeder.Sözcük dikkatlerini çekmez,kaydettikleri şey, "yatakta zıpla,kardeşine vur,sobaya dokun"dur.

"...ma"sanki bir emir ya da eleştiri gibi gelir.Emirler,çocukların ihtiyaçlarının ve duygularının önemli olmadığını düşünmelerine ve özgüvenlerinin zedelenmesine neden olur.Eleştiri çocukların kendilerini beceriksiz hissetmelerine neden olur ve özdeğerlerini kemirir.Emirler ve eleştiriler bağlantıyı keser ve güç çatışmalarına neden olur.

Yeni Beceriler
Çocuklara saygı içinde ne yapmalarını istediğimizi söylersek bağlantıyı korur ve güç çatışmalarını azaltır.
Örnek:
"Kız kardeşine vurma" demek yerine;
Bilgi verin: "Vurmak acıtır, kız kardeşine vurman doğru değil."
Duygularınızı Belirtin: "Sevdiğim birisinin,sevdiğim bir başkasını incittiğini gördüğüm zaman üzülüyorum."
İhtiyacınızı Belirtin: "Hepimizin kendini güvende hissetmesini istiyorum."
Sevgiyle Dinleyin: "Sen de üzgünsün biliyorum çünkü ne zaman birilerinin canını yakmaya çalışsan seni üzen bir şey oluyor.Duygularını dinlemeye hazırım."
İstekte bulunun: "Kendini nasıl hissettiğini kız kardeşine anlatmanın daha güvenli bir yolunu birlikte arayalım mı?"

Çocuk hayır derse,biraz daha dinlemeniz gerekir.Çocuk tüm acısını boşaltınca,yeniden bağlantı kurmaya hazır olabilir.

Çocuk bizi üzen bir davranış yaptığında,aslında neyi yapmasını istediğimizi düşünmekten kolay geldiği için çabucak,hemen "yapma" deriz.Bazen çocukları,bilgi,deneyim eksikliklerinden dolayı korumak ya da kontrol etmek isteriz.Hızlı davranmamız gerekirse başka bir sözcük kullanın. "Dur,tehlikeli,sıcak,keskin" gibi...

Belki hiç "...ma"demeden edemeyeceksiniz ama azaltabilirsiniz.Kendiniz "...ma"derken bulursanız,hemen ardından ne yapmalarını istediğinizi söyleyin.

Bağırmak

En sevgi dolu ebeveynler bile bazen bağırır.Bazıları kendi çocukluklarında onlara sürekli bağırıldığı için ve bağırmaya programlı oldukları için bağırırlar.Bazıları da gerçekten öfkeli olduklarında ya da gerildiklerinde bağırırlar.Bağırmak çocukların özgüven ve özdeğer duygularını incitir ve anında bağlantıyı koparır.Bağırmak çocukları korkutur.Bazı çocuklar, saldırarak -bize geri bağırarak kendini savunur.Bazıları ise kaçarak -fiziksel veya duygusal olarak kaçmaya çalışarak-savunur.

"Yemek hazır"diye bağırmanın dışındaki bağırmalarımızla, çocuğun kızgınlık ya da gerilimlerini boşaltmak adına, hiçbir kastı olmadan her neyse yaptığı şeyi bırakıp, bizim istediğimiz şeyi yapması için kasıtlı olarak ya aşağılar ya da korkuturuz.

Çocuklar bizi taklit ederek, bizim gibi iletişim kurmayı öğrenirler.Onlara kasıtlı olarak bağırmamız sonucu bizim zorbalık diye nitelediğimiz davranışların içine girer.Diğer insanlardan istediklerini alabilmek için bağırmasını öğrenirler.Çocuklara kastı olmadan bağırmak ise kontrolü kaybetmiş olmanız anlamına gelir. Bu da çocuklara, çaresizlik içinde,insanlara bağırmanın kabul edilebilir bir davranış olduğunu öğretir.

Yeni Beceriler
Çocuklarınıza bağırmamak için uğraştığınızı anlatın ve yardım isteyin.Siz bağırırken durdurma izni verin onlara.Sizi kulaklarını kapatarak, sözsüz bir şekilde ya da "bana bağırıyorsun ve bu benim duygularımı incitiyor" diyerek ya da "Lütfen benimle sevdiğin biriymişim gibi konuş" diye uyarmalarına izin verin.Bu uyarıyı başa almak, tamir etmek ve yeniden başlamak için kullanın.

Örnek:
Başa Sarmak: "Beni uyardığın için teşekkür ederim,birden gerildim,unuttum."
Tamir Etmek: "Özür dilerim!Sen bağırılmayı hak etmiyorsun.Yaptığın doğru bir şey değildi ama sana bağırmam da doğru değildi"
Yeniden Başlamak: "Haydi,her şeyi baştan alalım.Gerildim çünkü benim .... İhtiyacım var"

Bağırdığımızda bizi uyarmaları için çocuklara izin vermek:
  • Onlara kaçmaya ya da savaşmaya gerek kalmaksızın kendilerini savunma hakkı verir.
  • Bağırılmayı hak etmediklerini bilmeleri onların özdeğer duygularını artırır.
  • İhtiyaçları ve duygularını gösterebilme yoluyla bağlantı kurulmasını sağlar.

Emirler Vermek

Eğer rica edilmek yerine emirler verilerek yetiştirilmişsek,bizde de "emir verme" kayıtları vardır.Emirler yağdırmak saygısızlıktır.Çocuğun ihtiyaçları ve duyguları açısından saygısızlık dile getirdiği için bağlantıyı koparır.

Yeni Beceriler
"Haydi birlikte"diyerek veya ".......bitirdiğimiz zaman" - ".....bitirir bitirmez" - "....yapma zamanı"gibi bilgi veren geçiş cümleleri ile onu bir şeylere davet ettiğimizde bağlantıyı sürdürür ve işbirliğini destekleriz.

Örnek:
"Git çabuk,dişlerini fırçala." yerine
"Haydi birlikte dişlerimizi fırçalayalım."davetinde bulunabiliriz.

Bilgi veren geçiş cümlesi: "Şimdi diş fırçalama zamanı" "diş fırçalama işi bitince,masal zamanı geliyor" "atıştırmamız bitince,diş fırçalama zamanı geliyor"

Davet ve geçiş bilgileri sonucunda bir işbirliği gelmiyorsa, ya bağlantısızlık ya da bu davranışa yol açan bir ilişkisizlik vardır.

İkazlar "Dikkatli ol" Demek

Çocukları sürekli olarak güvende olmaları için dikkatli olmalarını söyleyerek uyarmaya programlanmışız.Dikkatli olmak her duruma göre değişir. "Dikkatli ol" demek "yapma" demek gibi bir şeydir.Nasıl dikkatli olacaklarını öğretmez.Çocuklar büyüyünceye dek o kadar çok dikkatli olmaları uyarısını duyarlar ki sonuçta bu onlara bir şey bilmedikleri düşüncesini aktardığı için, uyarınızı "Biliyorum,biliyorum!Aptal değilim!" diye yanıtlarlar.

Yeni Beceriler
Çocukları ikaz ederek değil,onlara bilgi vererek güven altına alabiliriz. Küçük çocukların nasıl dikkatli olacaklarını bilmeye ihtiyaçları vardır.

Örnek: "Parmaklıklara tutun.Küçük yavaş adımlar at.İki elini de kullan."

Çocuklar büyüdükçe, onlara nasıl güvende olacaklarını öğrettiğimiz için, "Dikkatli ol" demek yerine, nasıl güvende olacaklarını bize anlatmalarını isteriz.

Örnek: "Bakkala giderken, emniyetli olmak için bisikletini nasıl kullanacağını bana anlat lütfen."

Büyük çocukların nasıl güvende olacaklarını anlatmalarını istemek bir kazan-kazan durumudur.Onlara nasıl güvende olunacağını sormak, "Dikkatli ol" demekten daha az kızdırır.Onlara bu şekilde bir soru sorarak, hem kendilerini güven altına almaları konusundaki ihtiyacımızı gidermiş olurken, nasıl güvende olacaklarını bize anlatırken kendi kendilerini uyarmış olurlar.

Nutuk çekmek, alaycı olmak, itham etmek, ayıplamak, utandırmak, eleştirmek, lakap takmak, kızdırmak.Bunlar da bağlantıyı kopartan diğer programlanmış iletişim şekilleridir.

Kaynak :Pam Leo'nun "Çocuklarla El Ele Ebeveynlik"kitabı

15 Ay Aktivitelerimiz

Şişe Kapatmaca Oyunu

Süt şişelerine, yine başka bir oyuncağı olan kovaları kapatmaca ve yer değiştirmece.Oldukça keyifli bir aktivite oldu ve Kaan'ın ilgisini çok çekti.Tamamen spontane gelişen bir aktivitemiz.Dolabın altında bir baktık süt şişelerini birikmiş görünce hemen oğlumla bunlardan bir oyun çıkardık.

Düğme Oyunu

Düğme doldur-boşalt oyunumuz.Uzunca bir süre ilgisini bu oyuna verdi.Düğmeleri elindeki boş kaba doldurup boşalttı,hatta yanına başka bir minik kap koydum onlara da paylaştırdı zaman zaman.

Çocuklara Modelleyerek Öğretme

"Çocuklarla El Ele Ebeveynlik" adlı kitaptan yine çok beğendiğim bir bölümü sizlerle paylaşmak istedim.Bu kitabı okudukça bilmediğim çok şeyler öğrendim,hatalarımı farkettim,anneliğin gerçekten emek gerektirdiğini bir kez daha anlamış oldum.

Kitabı incelemek ya da almak isteyenler için burayı tıklayın.

Kibar olmayı,terbiyeli davranış modelleri sergileyerek öğretiriz

Çocukları lütfen ve teşekkür ederim demeye zorlamak utandırır.Arkadaşlarımıza, "ne demelisin ya da ne diyoruz?" veya "sihirli sözcük neydi?"demeyiz ama çocuklar bunları sürekli duyar.Birbirimize ve çocuklarımıza her zaman lütfen ve teşekkür ederim, der miyiz? Söylemiyorsak,demek ki bazen söyleyen,bazen söylemeyen bir model oluşturuyoruz.Eğer çocuklarımızın her zaman lütfen ve teşekkür ederim demesini istiyorsak,onlara ve birbirimize sürekli bu sözcükleri kullanan bir model oluşturmalıyız.

Çocuklarımıza örnek olarak değil de talimatlar vererek nezaket öğretmenin en zor yanı,çocuklar nezaketi unuttuğunda duyduğumuz utançtır.İnsanların çocuklarımıza doğru terbiye vermediğimizi düşünmesinden korkarız.Çocuklarımız birisine teşekkür etmeyi unutursa,o kişiye biz teşekkür edelim.o kişi takdir edilmiş,biz de çocuğumuza nazik olma modeli olmuş oluruz.

Özür dilemesini,çocuklarımıza ve birbirimize "özür dilerim"diyerek öğretiriz.

Çocuklar yanlış birşey yaptıklarında,onurları kırılır.Çocuklara özür dilemeleri için ısrar etmek onurlarını daha da zedeler.Onur kırılması ya da zedelenmesi duygusal bir incinmedir.Çocuklar incindiklerinde iyi ve mantıklı düşünemezler.İyi ve mantıklı düşünemediklerinde,öğrenemezler.Onurlarını geri kazanmak ve davranışlarını düzeltmek için bizim yardımımıza ihtiyaçları vardır.Çocuklara özür dilemeleri için ısrar etmektense,onlara işleri düzeltecek bir yol bulmaları için yardımcı olabiliriz (ıslak mendil getirmek,kırık bir oyuncağı yapıştırmak gibi)

Cömertliği ve Paylaşımı Modelleyerek Öğretiriz

Çocukları oyuncaklarını paylaşmaya zorlamak baskıdır.Cüssemizi ve kuvvetimizi çocukları paylaşmaya zorlamak için kullanırsak,cömertliklerinden değil,korkularından bize uyarlar.Küçük çocukların paylaşmasını beklemek yetişkinlerin gerçekdışı bir beklentisidir.Çocuklar paylaşma modelleri görerek paylaşmasını öğrenirler.Çocuklarımızla çok şeyi paylaşarak modellik etsek de,oyuncak paylaşmak yoktur bu modelleme içinde.Oyuncakları paylaşmasını öğretmek,oyuncak paylaşma modellenerek öğretilir.Çocuklarınıza sürekli yeni oyuncak almak yerine,kendi oyuncak kutunuza sahip olmayı ve oyuncaklarınızı çocuklarımızla ve ziyarete gelenlerle paylaşmayı deneyin.

Nedense ebeveynler hangi eşyalarını çocukların kullanımına izin verecekleri hakkında kendilerini sahip görüyorlar.Çocuklarda bizim "bu benim,sen kullanamazsın!"modellememizden yola çıkarak "bu benim,sen kullanamazsın" demeyi öğreniyorlar.Bu mesaj çocuklara bir şeye sahip olduğumuzda,onunla ilgili karar verme hakkına da sahip olunduğunu öğretiyor.Bir şeye sahip olduklarında da onunla ilgili karar sahibi olmayı bekliyorlar.Saygılı olmak,çocukların sahip oldukları şeyler hakkında verdikleri kararlara da saygılı olmayı gerektirir.Bu da çocuklarımıza ne verdiğimiz ve oyuncak kutumuz için ya da ailemiz için neler satın aldığımız konusunda seçici olmayı gerektirir.Çoğu çocuğun,ne yapacaklarını bilmedikleri kadar çok oyuncağı var.Çocukların oynamak için oynadıkları oyuncağa sahip olmalarına gerek yoktur.

Terbiye açısından,onları paylaşmaya zorlamazsak ve çocuklarımız paylaşmayı öğrenmezse,başkaları bizim hakkımızda ne düşünür diye korkarız.Kendimize hazırladığımız oyuncak kutumuzdaki oyuncaklarımızı onlarla paylaşarak ve çocukları istedikleri oyuncakları paylaşmaya davet ederek,onları zorlamadan paylaşmasını göstererek,paylaşmayı farklı bir şekilde öğretmeyi seçebiliriz.

Çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılamak yetişkinlerin işidir.Yetişkinlerin duygusal ihtiyaçlarını karşılamak ise çocukların işi değildir.

Eğer yetişkinler olarak çocuklarımıza saygılı olacaksak,onlara emretmek yerine,şefkatle sarmamız gerekir.Bir arkadaşımızı ya da aile dostumuzu öpmesini,sarılmasını emretmek,onlara şefkatli olmasını öğretmez.Bedenleri ile ilgili karar veremeyeceklerini öğretir.

"Senin için bir kucak var,almak ister misin?"diye sorarak şefkati öğretebiliriz.Bazı çocuklar hayır,derler çünkü diyebilirler.Genellikle çocuklar,bu teklifi yapan kii ile aralarında bir bağ varsa,seve seve kabul ederler.

Büyükbabalar,büyükanneler,başka akrabalar ya da arkadaşların çocuklarımızdan şefkat istedikleri ya da emrettikleri zamanlarda,çocuklarımızın duygularını korumanın tek yolu,onları bir yetişkinin şefkat isteğini doldurmak "zorunda"olmaktan,kendimizi ortaya atarak,korumaktır. "Sanırım oğlumun bugün öpücüğü ya da kucağı kalmamış,ama benim var"diyebiliriz.

Çocuklar bizimle olmak ve biz ne yapıyorsak onu yapmak isterler

Bildiğim en "sihirli" sözcük "haydi beraber/birlikte". "Haydi beraber oyuncakları toplayalım","haydi birlikte dişlerimizi fırçalayalım." "Haydi beraber çamurlu botlarımızı kapının dışına bırakalım." Haydi haydi birlikte diyelim.İşe yarıyor.

"Haydi beraber/birlikte"nin işe yaramadığı tek zaman,aradaki bağın kopuk olduğu zamanlardır.O zaman "Haydi beraber/birlikte"demeden önce,bağı kurmamız gerekiyor.Bir çocuk saygıdolu,makul bir rica veya daveti reddediyor ya da işbirliğine yanaşmıyorsa,mutlaka bir yerlerde yeniden bağlantı kurmamızı gerektiren incinmişlikler vardır.

Ebeveynlik güçlüklerinizi gözden geçirin.Çocuklarınıza daha saygılı davranarak onların incinmesini engelleme gayretlerinizi destekleyecek maddeler var mı? 

"Nasıl Davranıyorsak Onu Öğretiriz" adlı kayıtı göz atmak için buraya tıklayınız.
"YAPMA - DİKKATLİ OL" Demeyin,Bağırmayın,Emirler Vermeyin, adlı kayıtı göz atmak için buraya tıklayınız.

Kaynak :Pam Leo'nun "Çocuklarla El Ele Ebeveynlik"kitabı


                                       

Nasıl Davranıyorsak Onu Öğretiriz

"Çocuklarla El Ele Ebevynlik" adlı kitaptan seçmelerle devam ediyorum.

Kitabı incelemek ya da almak isteyenler için burayı tıklayın.

Kitaptan bir bölüm


Bağ,Bağlantı: Koşulsuzca sevildiğini ve dinlendiğini hissetmek...
Bağlantının Kopması: İncindiğini ve duyulmadığını hissetmek

Çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılamak,gelişmeleri için gereksinim duydukları bağı sağlıyor. Bağ çocuğun en az bir ebeveynle kurması gereken, tutarlı sevgi dolu bağlantıdır.Yetimhanelerdeki çocukların fiziksel ihtiyaçları sağlanıyor fakat dokunma, ilgi ve bağlantı eksikliğinden dolayı gelişmiyorlar hatta ölüyorlar.Çocukların duygusal ihtiyaçları da fiziksel ihtiyaçları kadar önemlidir. O yetimler gelişmelerini sekteye uğratan ve organik olmayan bir nedenle hayatlarını kaybettiler.En az bir yetişkinle aralarında tutarlı,sevgi dolu bir bağ kurulmamış olduğu için.Güçlü, tutarlı bir sevgi bağına sahip olmayan çocukların ölebildiğini, güçlü bağları olan çocuklarında gelişebildiğini görmek, zayıf bir bağı bulunan çocukların fiziksel olarak yaşayabildiklerini ama gelişemediklerini açıklıyor.

Çocukların en temel duygusal ihtiyaçlarından birisi de kendilerine saygı ile davranılması.Çocuklar, eğer bağ ihtiyaçlarını gidermek istiyorsak, kendilerine saygı göstermemizi bekler.Saygısızlık incitir.İncinme ise bağlantının kopmasına neden olur.Bağlantının kopması ise ebeveyn-çocuk bağının gücünü zayıflatır.

Çocuklar yetişkinlerle aynı duygulara sahiptir ve daha hassas, incinmeye daha da açıktır.Haysiyet yetişkin olduğumuzda kazandığımız bir şey değildir.Hepimiz haysiyet (insanlık onuru)sahibi olarak doğduk.Haysiyetimize dokunan davranışlar çocuklarında haysiyetine dokunur.Genel olan şikayet "Kimseye ve hiçbir şeye saygı duymadıkları"dır.Çocuklar önce kendilerinin görmediği saygıyı nasıl verebilirler ki? Çocuklar saygısız doğmuyorlar,bu davranış öğreniliyor.Çocuklar ebeveynlerini ve çevresindeki insanları taklit eder.Çocuklar ne kadar dünyaya açılırsa o kadar model görürler.Çocukları,davranışlarını taklit etmesini istemediğimiz modellerden uzak tutamayız ama hangi modelleri onlara göstereceğimiz konusunda, "özellikle TV.de"seçici olabiliriz.

Çocuklara bize davranılmasını istemediğimiz şekilde davranmadıkça,onların altın kuralı anlamasını bekleyemeyiz. "Ne verirsen elinle,o gelir seninle" ve "ne ekersen onu biçersin" bilgeliği çocuklarımıza nasıl davranacağımızı da anlatmaktadır.

Çocuğunuza karşı kullandığınız kelimelerin saygısız olup olmadığını anlamanız için,kendinize şöyle sormanız gerekir. "Bu sözleri,aynı tonlama içinde en yakın arkadaşıma söyler miydim?"cevabınız hayır ise saygısız kelimelerdir

"Kapıyı kapat.Ahırda mı doğdun?"
"Bütün gün sıcak ocağın başında,sen yemeğini kuş gibi didikleyesin diye pişirmedim ben"
"Dik otur,yoksa kanbur kalacaksın"

Bunları çocuklara söylemenin ne kadar saygısızca olduğunu anlıyorsunuz değil mi?Çocuklara,arkadaşlara gösterdiğimiz saygıyı göstermek,onlara bir yetişkin gibi davranmamız gerektiği,hiç kızmayacağımız ya da herşeyine izin vereceğimiz anlamına gelmiyor elbette.Ebeveynlerin çocuklarına söyledikleri en saygısız şeyler,o kadar otomatik dökülür ki,fark edildiğinde çoktan söylenmiş olur.İnsanlar ses kayıt cihazına benzer.Duyduğumuz her kelime bilinçaltımıza kalıcı olarak kaydedilir.Ebeveynler,kendi çocukluklarında duydukları sözlerin "kayıtlarını"taşır.Çocuğun davranışı nasırımıza basınca,kayıtlar "çalmaya"başlar ve kendimizi çocukken işittiğimiz kelimeleri tekrarlarken buluruz.Hiç kendinizi,ebeveynlerinizin söylediklerini çocuklarınıza söylerken yakaladınız mı?

Çocuklar yaşlıları dinleme konusunda hiç de başarılı sayılmazlar,ama onları aynen taklit ederler.

Çocukların öğrendiklerinin %95'i ebeveynlerini modelleyerek(örnek alarak)geliyor.Çocuklar ayna gibiler,söylediğimiz,yaptığımız her şeyi bize geri yansıtırlar.Bir çocuğa yaptığımız her saygısızlıkla,ona nasıl saygısız olacağını gösteriyoruz.Çocuklara saygıyı onlara modellik ederek ve onlardan beklediğimiz saygıyı onlara göstererek öğretebiliriz.Konuşmasını bildiğimiz dil,büyürken duyduğumuz dildir.

Çocukları eleştirerek,uzun uzun nasihat ederek,utandırarak,alay ederek,emirler vererek,bağırarak,korkutarak ve döverek talimatlar verirken onları incitiriz.İnsanlar duygusal olarak incindiklerinde,düşünmeyi kapatırlar.Çocuğun düşünme sistemi kapandığında yetişkinin ona öğretmeye çalıştığı şeyi yapmaması gerektiği şeyi öğrenemez.Sadece kendisine modellenen şeyi kayıt eder ve taklit eder.

Çocuklarımızın olmasını istediğimiz insanlar olmalıyız...

Çocuklardan istediğimiz davranışı kendimiz modellemek,onları eğitmenin en saygın yoludur.Çocuklarımızın kibar,paylaşımcı,özür dilemesini bilen,dürüst,nazik,saygı ve sevgi dolu olmalarını istiyorsak,önce bizim böyle davranıp,böyle olmamız gerekir.Çocuklar,kendilerinden beklenen davranışları sergileyen ebeveynlere ihtiyaç duyar.Eğer bir çocuk istediğimiz gibi davranmıyorsa,kendimize sormamız gerekir, "Ben çocuktan beklediğim ve onaylayacağım davranışı ona sunabiliyor muyum?"Çocuğunuza saygısızca bir şey de bulunduğunuzu düşünüyorsanız "geri sarın,tamir edin ve baştan alın" ki çocuklarınız da sizi taklit etsin.

Şimdi ebeveyn olarak siz çocuklarınız hiç;
-Lütfen ve teşekkür ederim demek için zorluyor musunuz?
-Özür dilemeleri için ısrarcı oluyor musunuz?
-Oyuncaklarını paylaşmaları için zorluyor musunuz?
-İçlerinden gelmese de,aile fertlerini ya da bir arkadaşınızı öpmelerini,sarılmalarını istiyor musunuz?
-Rica etmek yerine emirler mi yağdırıyorsunuz?
-Sanki orda yokmuşlar gibi onların hakkında başkaları ile konuşmaya devam ediyor musunuz?


Bu sorular hemen hemen bir çok ebeveynin nasırına basıldı mı,eski baskıcı "kayıtar"ı oynamaya başlar.İşte o zaman başa sarıp,tamir edip,yeniden bağlanmanız gerekiyor.

Nasıl davranıyorsak onu öğretiriz

Baskı uygulayan bir model ya da örnek oluşturuyorsak,çocuklarımıza baskıyı öğretiriz.Bir çocuğun diğerine, "Sen benim patronum değilsin" dediğini duymuşsunuzdur.Ebeveynler olarak işimiz,çocuklarımıza patronluk değil, liderlik etmektir.Çocuklarımızın liderliğimizi korkuyla değil, güvenle, sevgiyle ve saygıyla takip etmelerini isteriz.

Kaynak :Pam Leo'nun "Çocuklarla El Ele Ebeveynlik"kitabı







Baskı ve Tehdit Yerine Sevgi ile Ebeveynlik

Dr.umuzun tavsiyesi üzerine aldığım "Çocuklarla El Ele Ebeveynlik" adlı kitabı beynime kazırcasına okudum,defalarca okudum...okudum...okudum...ve bir bölümünün özetini kısaca sizlerle de paylaşmak istedim.Okumaya devam ediyorum ve okudukça özetini sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Kitabı incelemek ya da almak isteyenler için burayı tıklayın.

Kitabın bir bölümden kısaca özeti;

Anne-baba olmak çok emek gerektiren bir iştir ama her zaman mücadele gerektirmez.Büyük annelerimiz,büyük babalarımız, ne anne-babalıkla ilgili kitaplar okudular ne de kurslara gittiler.Bağ kurmakla ilgili bir bilgileri var mıydı?Hayır.Onların ebeveynliklerini farklı kılan şey bildikleri değil,nasıl yaşadıkları idi.Onların zamanında bebekler evde doğuyorlar,anne memesinden besleniyorlar ve ilk yıllarını evde geçiriyorlardı.Anne-çocuk bağı ayrılıklarla tehlikeye atılmıyordu.Yaşam tarzlarımız çarpıcı bir şekilde değişti.Bugün bebeklerin çoğu hastanede doğuyor,biberonla besleniyor.Çoğu bebek ve çocuk anne-babalarından uzunca ayrı günler geçiriyorlar.Modern yaşamın stres yaratan hızı aile destek süresini kısaltırken,çocukların ve yetişkinlerin TV. ve bilgisayar karşısında giderek daha fazla zaman geçirmesi,ebeveyn-çocuk bağını giderek zayıflatıyor.

Çocuklarda tüm canlılar gibi ihtiyaçları karşılanmadığında gelişmiyor.Eğer bir fide büyümüyorsa,yetişme koşullarına bakarız."Yeterli güneş alıyor mu?Suyu var mı?"diye sorarız.Bitkinin büyümesi için gerekli koşulları sağladığımızda,bitki gelişir.İnsanın büyüme koşullarını doğru yerine getirirsek,çocuklar gelişir.Bunun içinde doğal doğum,emzirme,kucakta taşınma,birlikte uyuma,ilk yıllarda bebeğe aynı kişilerin bakması,her yaştaki çocukla turatlı ve sürekli sevgi dolu gönül bağı kurulması gerekiyor.

Çocuklarıyla El Ele Ebeveynlik;baskı yerine gönülden olumlu ilgi,korku yerine sevgi ile yaklaşan ebeveynliktir.

Eğer çocuklarımızdan istediklerimizi onları küçük görerek yaptırabiliyorsak(tehditle"sensiz giderim gibi",baskıyla"hadi bakalım bir..iki..üç.gibi" )onlardan daha büyük ve daha güçlü olmadığımız zamanlar gelince istediklerimizi nasıl yaptıracağız.Ergenlik çağındaki çocukların ailelerine sorun bakalım,üçe kadar saymak hala işe yayıryor mu?Tehditler işe yaramadığı gibi,çocuklar tehdit yolunu kullanarak,istediklerini yaptırmayı da öğrenmiş oluyorlar.

Oyuna dalmış bir çocuk,bizimle bankaya ya da dükkana gitmek istemeyecektir.Yetişkinin ihtiyacı ile çocuğun ihtiyacı farklı şeyler olduğunda rekabet başlar.Sevginin yerine korkunun gücünü kullandığımızdaysa bu rekabet bir güç çatışmasına döner.Tehditlerin anlattığı "Senin düşündüklerin,hissettiklerin ve ihtiyaçların önemli değil"dir.Tehditler ebeveyn-çocuk bağını zayıflatır.Çocuklarımıza ihtiyaçlarının ve duygularının önemli olduğunu anlatan şekillerde ilişki kurmayı öğrendiğimizde,aradaki bağı güçlendirir ve güç çatışmalarının önüne geçeriz.Aslında daha fazla kaynağımız olsaydı,çocuğumuzu bizimle baraber bankaya ya da dükkana götürmek yerine,onunla kalacak biri olurdu.

Çocuklar yetişkin modellerinden zorbalığı öğrenebilecekleri gibi,sorun çözme ve çatışma çözümlemesi yollarını da öğrenebilirler.Oyuncağını küçük kardeşine vermek istemeyen büyük kardeşin,küçük kerdeşin elinden oyuncağını zorla çekmesi yerine,ona oynayacak başka bir oyuncak vermesini öğretebiliriz.İki kardeşin aynı oyuncağı aynı anda istemesi halinde onların "sorunu çözerek"çözümü kendilerinin bulmasına yardım edebiliriz .Bir sipariş teslim etmesi için dışarı çıkması gereken ebeveynle,evde kalmak isteyen çocuk arasında çıkan bir güç çatışmasını,şöyle önlememiz mümkün."Gel bakalım,ikimizin de istediğinin olması için bu sorunu birlikte çözmenin yolunu bulalım"diyebiliriz.Belki çocuk arabaya bir oyuncağı ile binmeyi kabul edebilir yada sipariş yarına kadar bekleyebilir.

Çocuk bahçesinden ayrılmaya biz hazırsak ama çocuk daha oyuna doymamışsa,bir beş dakika daha kalmayı kabul ederek,evde daha eğlenceli şeyler yapmayı önerebilirsiniz.Çünkü çocuk oradan gitmeyi değil,eğlencenin bitiyor olmasına karşı çıkıyordur.Çocuklarımıza,onların ihtiyaçlarına saygı duyarak,herkesin ihtiyacının önemli olduğunu öğretebiliriz. Çocuk hala işbirliğine yanaşmayabilir,o zaman onlara ebeveynlerin de ihtiyaçları olduğunu anlatmamız gerekir.Eğer bu sınırları belirlemek çocuğu hala rahatsız ediyorsa,bir adım daha atmadan önce,onların duygularını dinlememiz gerekir.

Küçük çocuklara,onlarsız gideceğinizi söylemek asla kabul edilemez.Terk etmekle tehdit küçük çocukları dehşete düşürür. "Ağlamayı kes yoksa ben sana ağlayacağın bir neden vereceğim!"demektense "Biliyorum üzgünsün ve ağlamak ayıp değil" dediğimizde çocuk bizimle daha kolay işbirliğine geçebilir.Çocuklar ağlamayı bitirdiklerinde,işbirliğine daha yatkındırlar.

"Böyle davrandığın zaman,bir şeylerin ters gittiğini biliyorum.Birbirimizi seviyoruz ve birbirlerini sevenler böyle davranmazlar.Neye ihtiyacın olduğunu ya da seni neyin incittiğini söyler misin? öğrenirseniz güç çatışmasının yönü tamamen değişir.

Tehdit etmek ya da saymaya başlamak çocuğa, "senden daha büyüğüm,daha güçlüyüm,ya dediğimi yaparsın ya da seni incitirim!"demektir.Büyük bir çocuk,kendinden küçük olana, "Ne diyorsam onu yap,yoksa seni incitirim!"dediğinde buna zorbalık diyoruz.Aynı mesajı bir yetişkin sayı sayarak verirse,disiplin diyoruz.


Çocuklara onların onurlarını zedeleyecek şekilde davranmak,onların da başkalarına aynı şeyi yapmasını öğretmektir.Çocuklarımızın zorbalık yapmasını önlemek istiyorsak,biz çocuklara zorbalık yapmayı bırakmalıyız.Korkunun verdiği güç kolay ve hızlı etki eder ama ömrü kısadır.Sevginin gücü ise çok emek ister,oluşması daha çok zaman alır ama çocuklar onun etki alanından hiç çıkmazlar.

Şimdi ihtiyaçlarının karşılanması için bize ihtiyaç duyan çocuklarımız,bizler yaşlandığımızda ihtiyaçlarımızın karşılanması için ihtiyaç duyacağımız yetişkinler olacak.Ne aldılarsa onu verebilecekler.Gelin baskı yerine gönülden bağlanarak,korku yerine sevgiyle anne-babalık yapalım.



Balkabağı Çorbası


Malzemeler


  • 250 gr balkabağı
  • 1 adet patates
  • 1 adet havuç
  • 1 adet soğan
  • 2 diş sarımsak
  • 1 çorba kaşığı tereyağı
  • 1 çay bardağı kırmızı mercimek
  • su (tavuk suyu da tercih edebilirsiniz)
  • kırmızı tatlıbiber,tuz
Hazırlanışı: Patates,havuz,soğan ve sarımsak soyulur.Orta büyüklükte parçalanır düdüklünün içine atılır.Mercimek yıkanır oda düdüklüye atılır.İsteğe göre tuz konur.Malzemelerin üstünü 2 parmak geçecek şekilde su konur ve düdüklüde 10 dk pişirilir.Sıcakken tereyağı çorbanın içine atılır isteğe göre baharat eklenir.İsterseniz blendır kullanabilirsiniz (küçük bebişlerin pütürlü yemeye alışması için çatalla ezilerek verilebilir)

Not: Balkabağının besleyici değeri ve doğal tadı, bağırsakları çalıştırması, beta karoten içermesi vb sayısız yararları olduğundan mevsiminde kaçırılmaması ve stoklanması gereken bir yiyecek.

Bu tarifi Nurtiria'dan sevgili ema (emine) "Bebeklerde Sağlıklı Beslenmeye Dair Herşey" gurubunda "Favori çorbalar" adlı konu başlığında bizimle paylaştığı için kendisine çok teşekkür ederim.Güzel tariflerinin devamını bekliyorum.

Pimpirikli Anne

Bir Ben miyim Pimpirikli Anne?

Etrafımdakilerden o kadar çok ve sık eleştiri alıyorum ki, bugünden tezi yok kendimi pimpirikli anne olarak ilan ediyorum. İnanır mısınız, eleştirenlerin arasında eşim, yakın arkadaşlarım ve hatta kendi annem bile var.. Hadi eşim eleştiriyor ama anneme ne demeli... Herkes illa eleştiriyor ama bir kişi de çıkıp da bu kadar emeğini takdir ediyorum demiyor. Varsa yoksa olumsuz eleştiriler..

Şunu çok iyi biliyorum ki çocuk yetiştirme konusunda her annenin doğrusu farklıdır. Ancak bazı doğrular da vardır ki kişilere göre farklı yorumlanmaması gerekir. Örneğin; çocukların sürekli olarak abur cubur yemesi doğru değildir ve bu herkesçe kabul edilmekteyken bu konuda bile olumsuz eleştiriler alabiliyorum ve buna gerçekten gıcık oluyorum. Teknoloji çağında, istediğimiz her bilgiye her yerde ve anında ulaşabiliyorken nasıl oluyor da insanlar beni bu kadar acımasızca eleştiriyorlar anlayabilmiş değilim.

Genelde gelen yorumlar üç farklı şekilde oluyor; Kaan’dan büyük çocukların anneleri gereksiz yere pimpiriklendiğimi, Kaan’dan küçük bebeklerin anneleri konuları çok fazla abarttığımı söylüyorlar. Zaten anne olmayan kişilerin eleştirilerini ise burada hiç dile getirmeyeyim daha iyi, çünkü o yorumlar karşısında kendimi çok daha kötü hissediyorum.

Gelen Eleştirileri en temel konulara göre ayıracak olursam;

Çocukların Tv izleme durumu


X Şahıs: Aman ne olacak ki çocuklar ne öğrenirlerse tv’den öğreniyorlar. Hatta bir tanıdığımın çocuğu her şeyi pepeden öğrendi. Çocuk dediğin tv izleyerek büyür v.s …

Benim cevap: Sizce TV çok gerekli bir şey mi? 2 yaşına kadar izlemesin, sonrasında zaten illa ki izleyecek. Bence ne kadar geç tanışırsa o kadar iyi. Tv.ye kilitlenip herkes gibi asosyal olacağına, pepeden öğreneceği şeyleri ben oğlumla birebir iletişim kurarak, ve de onunla sevgi dolu vakit geçirerek öğretebilirim.

Bu arada, tv.nin çocukların hayatına olumsuz etkilerini buradan göz atabilirsiniz.

Çocukların abur cubur yeme durumu


X şahıs: Al oğlum sana cips (ya da kek, pasta, bisküvi vs.) vereyim.

Benim cevap: Hayır teyzesi o daha cipsin tadını bilmiyor.

X şahıs: Yesin canım bir şey olmaz.

Benim cevap: Gerek yok, ne kadar geç tanışırsa o kadar iyidir.

X şahıs: Aaaa neden? Olur mu canım çocuklar cipsi çok sever. Bak nasıl da istiyor vereyim de yesin… Benim çocuklarım daha 6 aylıkken turşu yiyordu… Çocuğu bu kadar sıkboğaz etmesene, hem bak bebeğim nasıl da ufacık kalmış. Her şeyi saklarsan çocuktan, böyle kilo alamaz işteee…..

Benim cevap: Hayır teyzesi, olmaz dedim. Siz verin onu ben yiyeyim. Gerek yok tanımasın, çünkü çok gerekli bir şey değil. Onu yiyeceğine sağlıklı bir şeyler yesin. Hem önemli olan kilolu olması değil, sağlıklı olması. 0-3 yaş arası beslenmenin çocuklar için çok büyük önem taşıdığını, hatta bu dönemdeki beslenmenin zeka gelişimine ve bağışıklık sisteminin güçlü olmasına çok büyük etkisi olduğunu bilen bir anneyim ben.

Çocuklarda uyku durumu


En çok eleştiri aldığım konuların başında uzak ara uyku konusu geliyor. Oysa ki çocukların beslenmesi kadar uykusunu alması, uyku düzeni oluşması, uyuyarak büyümeleri gerektiğini ne kadar anlatsam bana az gibi geliyor. Hele ki bazı annelerin uykuyu basit bir olaymış gibi yansıtmalarına ve bilinçsizce konuşmalarına fazlasıyla geriliyorum.

X şahıs: Aman canım, bugünde uyumasın. Bir günden bir şey olmaz…

Benim cevap: Oluyor, hem de çok şey oluyor teyzesi. Rutinimizi bir gün bozduğumuz zaman oğlumun bozulan düzenini eski haline getirmemiz üç günümüzü alıyor. Hem ben o düzeni oturtabilmek için bir yıl uğraştım. O kadar emeği oğlum da ben de hayat boyu rahat edelim diye sarf ettim, siz istediniz diye ben oğlumun düzenini bile bile bozamam.

X şahıs: Akşam geç yatır ki sabah geç kalksın..

Benim cevap: Hayır işte, hiç de öyle değil. Çok sıklıkla yapılan bir hata, en azından bizde öyle değil. Benim oğlumun vücut saati tıpkı kurulu bir saat gibi; kaçta yatarsa yatsın, sabah aynı saatte kalkıyor.

X şahıs: Annesi, çocuğu biraz yor, uykusunu biraz geciktir. Çok yorarsan gece uyanmaz daha güzel uyur.

Benim cevap: Hiçte öyle değil. Aksine çok yorulunca daha fazla uyanıyor. Çünkü oğlum doğal uyku saatini geçirdiğinde, vücudu kortizol adı verilen stres hormonu salgılıyor. Bu da oğlumun gerginleşmesine neden oluyor. Gergin ve stresli olunca, doğal olarak uykuya dalmasını ve kaliteli uyumasını maalesef ki engelliyor.

X şahıs: Bak çocuk uyumak istemiyor işte, uykusu gelince uyur nasıl olsa…

Benim cevap: İşte size doğru bilinen bir yanlış daha. Ben oğlumu uyutmazsam, sabaha kadar uyumaz. Çünkü o daha çok küçük olduğu için uykusunu kontrol edebilecek yeteneğe sahip değil. Ben gerektiği zaman uykuya dalmayı öğretmezsem uyuması gerektiğini nasıl öğrenecek peki?

Bu arada "uyku eğitimi"adlı yazımı buradan göz atabilirsiniz.

Adım pimpirikli anneye çıktı ya sevgili okurlarım, bu konuyu aydınlatabilmek için değerli yorumlarınızı bekliyorum.

Söyleyin bakalım, ben miyim yanlış, yoksa onlar mı doğrusunu söylüyor..

Ben çıkamadım işin içinden, bir el atın da hep birlikte doğruyu bulalım…

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...