Anneler ve Çocuklarımızla Açık Alanda Etkinlikteyiz

Çocuklarımızın kum etkinlikleri...

Biliyorsunuz uzun süredir oyun grubumuz filii cafe oyun evinde devam etmekteydi fakat bu kez bir değişiklik yapmak istedik.Hazır yaz ayındayken fırsatı değerlendirelim dedik ve açık alanda etkinlik yapmaya karar verdik. Çok çocuk olunca mekan belirlemek bizim için oldukça zor oluyor, sebebi ise çocukların kaçacak yeri olmamalı, tehlike içeren alanlar olmamalı, çocukların ve annelerin mutlu olabileceği bir ortam olmalı v.s. Bu kriterlerimize uygun olarak da daha önce ailemle birlikte gittiğim Çatalca Park Restorantı tercih ettik.Göz atmak isterseniz burada. Aynen tahmin ettiğimiz gibi çocuklar doyasıya eğlendiler, biz anneler olarakda güzel bir kahvaltı keyfi yaptık.Ayrıca 6 çocuğumuzu aynı anda uyutup, kahve keyfi yapmakda bizim için günün en büyük başarısıydı :) Sabah saat 10:30 da girdiğimiz mekandan akşam 17:00 de mutlu bir şekilde ayrılmış olduk. 

Annelerin kahvaltı keyfi...

Kahvaltı masamızda bir tek kuş sütü eksikti galiba...

Kuma doymayan miniklerden kareler...

Öylesine güzel oynadılar ki iyiki değişiklik yapıp dışarda etkinlik yapmaya karar vermişiz...

Etkinliğimizde misafirimiz olarak bir de minik prensimiz vardı, küçük bebek görmeyi koklamayı özlemişim...

Miniklerimiz koyunları görünce şaşkınlıkları görülmeye değerdi...Aslında mekanda bir çok çeşitli hayvan olmasına rağmen, bu kez onları ziyaret etmek aklımıza bile gelmedi. Bu da demek oluyor ki oldukça keyifli bir gün geçirmişiz.

Mekanın arka bahçesinde bulunan yapay gölet ve ördekler...

Anne - kız ne keşfine çıktılar acaba? Fotoğraflamayı akıl etmişim fakat ne keşfine çıktıklarını sormayı akıl edememişim :)

Peki bu anne-kız ne topluyor acaba? Sanırım aktivite yapmak için ağaçtan dal kopartıyor olabilirler.Yağmur arkadaşımızın tam bir aktivite annesi olduğunu hepimiz biliriz...

Yine mekanın arka bahçesinden görüntüler...

İşte en can alıcı manzara, annelerin bebelerini uyutma çabası...

Ve işte sonuç...Çocukları aynı anda, ayrı hamaklarda uyutmak büyük başarıydı.Hepimizi tebrik ediyorum...Bu arada dip not olarak belirtmeden geçemeyeceğim, onca gürültüye rağmen tam 4saat deliksiz uyuyan oğlumu ayakta alkışladım...

Çocuklar uyuduğuna göre bir ohhh çekip kahvelerimizin gelmesini sabırsızlıkla bekliyoruz... 



BU ÇOCUK KİME BENZEMİŞ

Konuk Yazar: Psikolog Burcu SUBAŞI'dan önemli bilgiler...



Başkalarını bilmem ama benim için her yeni çocuk; semptomlar benzese de, yakarışlar aynı olsa da; yeni bir aile öyküsü, yeni bir örüntü ve yeni bir okuldur… Ve yine başkalarını bilmem ama ben bu birbirinden farklı ve eşsiz okulları çok severim. Ve şunu bilirim ki benim için yeni olan bu aile örüntüsüne yetişkinler; hastalık, bozukluk, eksiklik demeyi çok severler.

Zorlantı yaşayan her ebeveyn bu durumu ilk defa yaşamanın kaygısı içinde ne yapacağını bilemezken; yapabileceği en kolay yolu seçer. Problemi kısaltarak tanımlamak. Ve devamında en yalın halde; yaramaz, hiperaktif, agresif, inatçı, huysuz, uyumsuz… Sıfatları ile tanımlanan çocuklar var ederler. 

Ancak hatırlatmak istediğim küçük bir not var ki ‘bir çocuğun nasıl bir benlik oluşturmasını istiyorsanız kulağına o sıfatı sıklıkla yineleyin.

Ben kendi çevremde bu bilginin çoğu zaman olumlu kutbundan ziyade diğer kutbunun kullanılır oluşundan kaynaklanan sıkıntılara rastlıyorum. 

Şöyle ki yaşanan bu sıkıntılı durumların değişmesi için yeni bir bakış açısına ihtiyaç duyan ailenin, yardım çağrısıyla birlikte psikolog kendini bir aile öyküsünün içine paraşütle inmiş olarak bulur. Ve indiği o nokta tamda işlerin düğümlenme noktasıdır. Ve psikologdan beklenen tek bir sihirli dokunuşla harikalar yaratmasıdır. 

Fakat çoğu zaman terapistin yapması gereken tek bir sihirli dokunuş yerine, ailenin farkındalık kazanmasına yardımcı olmaktır. Çünkü içgörü yani farkındalık değişim için atılması gereken ilk adımdır. Ve yalnızca kişinin kendi farkındalığını kazanmış olması daha kökten ve daha yararlı davranış kalıplarını beraberinde getirir. 

İşte bu sebeptendir ki ailelerin, çocuklarının her tutum ve davranışını sürekli olarak –normal anormal - yeterli yetersiz- doğru yanlış- bakış açısıyla değerlendirmelerinden ziyade kendi tutum ve davranışları hakkında farkındalık kazanmaları bize kolaylık sağlar, çünkü her çocuk kendi davranış kalıbını ailesinin ona sunduğu davranış repertuarından seçer. 

Sevgilerimle…
Psikolog Burcu SUBAŞI 


Yüz Boyama & Baloncuk Oynama & Ecemizin Doğum Günü

Bu hafta yine miniklerimiz çok eğlendi.Yüz boyama etkinliğinden öylesine hoşlandılar ki resmen yüzlerini boyatmak için "bende istiom, bende istiom" diyerek sıraya girdiler.Oyun ablaları ise hiç üşenmeden hepsinin yüzlerini tek tek boyadı sağolsun.


Sırada ki oyunumuz ise baloncuk oyunu...Baloncuk oyununu ne kadar oynatırsak oynatalım miniklerimiz sıkılmak yada yorulmak nedir bilmiyorlar. O baloncukları yakalamak için girdiği şekilleri bi görseniz sizde, bizler gibi kahkahalara boğulursunuz. Her annenin olduğu gibi bizimde amacımız, çabamız,gayretimiz çocuklarımızı mutlu bireyler olarak yetişmek. Bu nedenlede çocuklarımızı böyle mutlu gördükçe annelerimizinde keyfine diyecek yok tabii.

Son olarak da Ecemizin, minik prensesimizin doğum gününü kutladık. Ecemize nice mutlu, sağlıklı, huzur dolu yıllar diliyoruz. Doğum günün kutlu olsun prensesim (oğlumun aşkı :D )

Not: Oyun grubumuz, biz annelerin bir araya gelerek oluşturmuş olduğu bir grup olduğundan ücretli değildir.Ödediğimiz ücret, sadece filii cafeye 2 saatlik yer ücretini ödüyoruz.

Oyun Grubumuzun nerde ve ne zamanlar yapıldığını merak edenler için; 

Beylikdüzü Filii Cafede yapılmaktadır.
Çarşamba günü saat 10:00-12:00 arasında
Adres: Barış mahallesi Adakent Cad. Beylikdüzü-İST.



Bu Blogda Çekiliş Var


Yedi Kişiye Hediye...

Sevgili Bebeğimin Güncesi takipçilerim;

Blogum bir yılını tamamladı.Aslında blogumu oluştururken ki amacım bir çok annenin de başladığı gibi sadece oğlumun anılarını yazmaktı. Fakat blogum takip edilmeye başlandıkça ben yazmak için daha çok istek duydum, ve ben yazdıkça sizler takip ettiniz. Bir gün bir baktım ki blogum çocuğumun anılarını yazdığım bir platform olmaktan çıkmış ve anne-çocuk blogu oluvermiş. Bu vesile ile blogumu ve blogumun facebook sayfasını takip ettiğiniz için buradan her birinize ayrı ayrı teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Bazen kendi kendime düşünüyorum da iyi ki sizler beni bu denli takip ederek beni gaza getirmişsiniz ki ben de blog yazma işini bu kadar ciddiye almışım. Sonuç olarak şimdiye kadarki paylaşımlarım binlerce anneye fayda sağladı ve ben sizlerin verdiği destek sayesinde bugüne kadar 66.000'den fazla tıklanan bir bloga sahip olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Blogumun siz değerli takipçilerinden gelen geri bildirimler ve insanlara bir faydamın dokunmuş olmasının verdiği mutluluk ile, sizler beni takip etmeye devam ettiğiniz sürece, sizlere faydalı olduğuna inandığım bilgi ve tecrübelerimi dilim döndüğünce paylaşmaya devam edeceğim.


Bugüne kadar blogumda annelere fayda sağlayacağına inandığım bir çok konuya yer verdim. Örneğin "Bebek Yemekleri", "Ek Gıda Hakkında", "Ek Gıda Tarifleri", "Aktivitelerimiz", "Montessori Eğitimi Hakkında". Ancak bugünkü konumuz olan "Çekiliş"e blogumda bugüne kadar yer vermemiştim. Bu yüzden yine blogum için yeni bir şeyi sizlerle paylaşmanın da heyecanını yaşıyorum.

Nurtiria üyelerinin büyük bir çoğunluğu Arzu hanımı zaten tanırlar,facebook sayfasından "oyuncak annesi" olarak da bilinir. Genelde ahşap oyuncaklar satıyor olması sebebiyle oğluma aldığım oyuncaklar konusunda tercihimi hep Arzu hanımın oyuncaklarından yana kullandım. Yeri gelmişken niçin ahşap oyuncakları tercih ettiğime de kısaca açıklık getireyim; öncelikle ahşap oyuncakların plastiklere göre daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ahşap oyuncakların doğaya zarar vermeden geri dönüşümü yapılabiliyor ve kolay kolay kırılıp bozulmadığı için daha uzun süre ve daha çok çocuk tarafından kullanılabiliyor. Diğer bir tercih sebebim de daha gerçekçi ve daha ağır parçalardan oluştuklarından mıdır nedir oğlumun ilgisini daha çok çekiyorlar. Son ve en önemli neden olarak da, birebir aynısı olmasa da Arzu hanımın oyuncaklarının montessori aktiviteleri için montessori materyallerine yakın özelliklerde olduğunu düşünüyorum. Biz bir çok montessori etkinliğimizi Arzu hanımın oyuncaklarıyla da gerçekleştirebiliyoruz. Tüm bu sebeplerden dolayı çekilişimizi Arzu hanımın sponsorluğunda yapıyoruz. 

Yapacağımız çekilişte 7 kişiye aşağıda resimleri olan oyuncakları hediye olarak göndereceğiz.Bayram öncesi miniklere ufak bir armağanımız olsun.


Katılım Koşulları:

1- İlk koşul bloguma üye olarak izleyici olmanız...

Üye Nasıl Olunur: 



Blogumda sol sütunda fotoğrafta ki gibi bir alan göreceksiniz."bu siteye katılın"a tıklıyoruz.Devamında (google,twitter,yahoo) hesapları çıkıyor hangisinde hesabınız varsa seçebilirsiniz,örneğin; gmail adresiniz varsa "google"hesabını seçebilirsiniz. Son olarak mail adresinizi girerek üye oluyorsunuz ve "bu bloğu izle"butonunu tıklayarak bloguma üye işleminiz tamamlanmış oluyor.


2- Bu postun altına adınız, soyadınız ve mail adresinizle beraber yorum yazmanız (yorum olarak "blogunuzun izleyicisiyim" yazmanız yeterli). Zaten izliyorsanız sadece ad,soyad,mail ve yorum yeterli.
http://burcu-kaan.blogspot.com/

3-Blogumun facebook sayfasını beğenmeniz.
https://www.facebook.com/KaaninGuncesi

4-Sponsorumuz olan oyuncak annesinin facebook sayfasını beğenmeniz.
https://www.facebook.com/OyuncakAnnesi?fref=ts

Not :

  • Çekilişte hak kazanabilmek için bu dört koşulu yerine getirmeniz gerekiyor.
  • www.cekilisyap.com adresinde gerçekleşecek olan bu çekilişe son katılım tarihi, 5 Ağustos 2013, saat 23:59′dur.
  • Hediye kazanacak olan 7 kişiyi, 6Ağustos 2013’te facebook sayfamızda ve blogumda çekiliş linkini yayınlayarak açıklayacağım.
  • Yurt dışına gönderim yapamıyoruz.
  • Kargo alıcıya aittir.


Birinciye
Bebeğinize uzun-kısayı öğretebilirsiniz.İncelemek için buraya göz atabilirsiniz.

İkinciye
Bebeğinize şekilleri öğretebilirsiniz.

Üçüncüye
Bebeğinize şekilleri öğretebilirsiniz.

Dördüncüye
Bebeğinize kalın-ince kavramını öğretebilirsiniz.İncelemek için buraya göz atabilirsiniz...

Beşinciye
Bebeğinize şekilleri öğretebilirsiniz.İncelemek için buraya göz atabilirsiniz.

Altıncıya
Bebeğinize daireyi öğretebilirsiniz.Aynı zamanda sayıları da öğretebilirsiniz (birinci yuvarlakta bir parça,ikinci yuvarlakta iki parça... şeklinde devam ediyor)

Yedinciye
Bebeğinize üçgeni öğretebilirsiniz.Aynı zamanda sayıları da öğretebilirsiniz (birinci üçgende bir parça,ikinci üçgende iki parça... şeklinde devam ediyor)



Gümüş Takı Seti Kazanmak İster misiniz?

Sevgili takipçilerim Lütfen Bu Yazımı Okuyunuz! Sizler ve benim için bol hediyeli bir ankette Adaylar Arasındayım...


Sevilen bloglar arasından seçilip yarışmaya katılmanın gururunu yaşıyorum ve çok heyecanlıyım...

Sevgili takipçilerim şimdi sıra sizde...Su anda noninin bloguyla aramda cok az oy farkı kaldı,desteginize ihtiyacim var.Beni desteklerseniz sizlerde hediyeler kazanacaksınız.Benim içinde birinci gelmenin vermiş olduğu gururda cabası olacak.

Siz takipçiler arasında yapılacak çekilişte de; Birinci sınıf 925 ayar gümüş takı seti ve bebekler için bumbo koltuk kazanma şansıda yakalayabilirsiniz.

Benim için oylarınız çok önemli.Blogumun yüreği güzel takipçileride, bu anketten ödül kazanabilmelerini diliyorum..
Katılım çok kolay...

Katılım şartları: Sadece asagıdaki linkte yarışmayı düzenleyen bloga  "bu siteye katılın bölümünden" üye olmanız ve yorum bırakmanız yeterli.


Şimdi oy kullanmak için BUYRUN...Lütfen "buyrun"yazısına yada linke tıklayın.
http://bebegimhersey.blogspot.com/2013/07/merakla-beklenen-bol-hediyeli-anket.html


Bu güzel anketi düzenlediği için Bebeğim Herşey blogunun sahibesi Buket Hanım'a çok çok teşekkür ederim..

Yoğurtlu Buğday Çorbası

Malzemeler


  • 1 kahve fincanı aşurelik buğday
  • 1 yemek kaşığı tam buğday unu
  • Göz kararı su (yaklaşık 2-3 su bardağını deneyin)
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 adet yumurta
  • Zeytinyağı
  • tuz, bol miktarda kuru nane
Hazırlanışı: Aşurelik buğdayı 1 gece önceden ıslatın. Ertesi gün suyunu süzün ve 3 bardak su ile normal tencerede (yaklaşık 35 dakika yeterli oluyor) pişirin. Pişirdikten sonra ocağın altını kısın. Ayrı bir kapta yoğurt, un, yumurtayı çırpın ve çorbanın suyundan biraz alarak karışıma ilave edin (yoğurdun kesmemesi için ılıtmak amaçlı)Bu karışımı çorbaya yavaş yavaş ilave edin. Çorbanın tekrar altını birazcık açın ve karıştırarak kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynadıktan sonra karıştırma işlemini bırakın ve ocağı en hafif ayara alarak 3-4 dakika kısık ateşte pişmesini sağlayın.İçine ağız tadınıza göre tuz, kuru nane, kuru fesleğen ilave edin. Kaselere aktardığınızda 1 tatlı kaşığı zeytinyağını üzerinden gezdirin. Bu çorbayı ılık ya da soğuk olarak bebişlerinize verebilirsiniz.


Not: Yoğurtlu çorbaları seven bir bebeğiniz varsa bu tarifi şiddetle hatta kesinlikle tavsiye ederim.Çorbayı biraz fazla yapmışım ve oğlum 2 gün üst üste bıkmadan tüketti.Ayrıca buğdayın bebişlerimize ne kadar faydalı olduğunu da zaten söylemeye gerek yok,mutlaka biliyorsunuzdur.


Kırmızı Rengi Öğreniyoruz (20 Aylık)

Bugün ki etkinğimiz kırmızı rengi öğrenmek.Önce aktivite masamıza oğlumun kırmızı renkli oyuncaklarını dizdim.Sonra oğlumla birlikte masanın başına oturduk,ben tek tek, her bir oyuncağı rengiyle birlikte adını söyleyerek tanıttım.Örneğin; bak oğlum bu kırmızı araba,kırmızı makas, kırmızı top v.s. Tabi bunları söylerken hem mimiklerimi kullandım,hem de eğlenceli hale getirmek için şarkı eşliğinde tanıttım.Sonra oğlumdan oyuncakların rengiyle birlikte ismini söyleyerek bana vermesini istedim.Örnek; oğlum kırmızı gemiyi bana verir misin? oğlum kırmızı arabayı bana verir misin? şeklinde...Oğlum istediğim herşeyi doğru bir şekilde bana vermeyi başardı.Zaten oyuncaklarının adını biliyordu, bir de başına kırmızıyı ekleyerek kırmızı renk çalışmamızı da yapmış olduk.En son olarak da oğlum oturdu bir güzel oyuncakların bir çoğunu bir arada bulmuşken keyfini sürdü.Epeyce oyalandı oyuncaklarıyla.






Kalın-İnce Kavramını Öğreniyoruz (20 Aylık)

Bu halkalar çok işimize yarayacağı belli.Zaten oğlum küçüklüğünden bu yana halka dizmeye bayıldığından bu oyuncak da oldukça ilgisini çekti.Fakat benim amacım burda kalın-ince kavramını öğretmek.Bakalım ne kadar başaralı olacağız ama şimdilik iyi gidiyoruz.Bu oyuncakla yine renk çalışması, büyük-küçük kavram çalışması ve el-göz kordinasyonu sağlanabilir.

Bu oyuncağı temin etmek için;
http://www.nurturia.com.tr/people/adaada) Arzu Hanım'dan temin edebilirsiniz.

Şayet değilseniz;
adresinden de sipariş edebilirsiniz


Emziği Nasıl Bıraktık

Ah bu emzik yok mu bu emzik...Oğluma emzik vermeyi başından beri hiç istememiştim ama gel gör ki hem büyüklere söz geçiremedim hem de oğlum fazlasıyla gazlı bir bebekti. İşin traji-komik yanı her fırsatta kötüleyip yerden yere vurduğum emzik benim ve oğlumun resmen kurtuluşu olarak hayatımıza girmişti. Önceleri bir nazi subayı edasıyla dirensem de, sağduyum sonunda galip geldi ve oğlum emzikle maalesef daha 2.5 aylıkken tanıştı. Oğlum şimdi 20 aylık ve aradan geçen bunca zaman boyunca ben onun emzik emmesinin rahatsızlığını yaşadım. Çünkü bir süre sonra hijyen açısından maalesef kontrolü kaybediyorsunuz. Yerlerden, yatak altlarından toplanan emzikler, bulduğu her emziği temiz kirli bakmadan ağzına götürmesi ve en kötüsü de yatakta bir emzik ordusu olmadan uyuyamaz hale gelmesi beni iyiden iyiye strese sokuyordu.  

Her ne kadar emzik konusunda tarafsız olamasam da yiğidi öldür hakkını yeme derler ya, bu konuda bende emziğin hakkını yiyemem; evet emziğin büyük rahatlığını gördüm. Her ne kadar büyüklerin baskısı ve en çok da oğlumun gaz sancıları sayesinde zorunluluktan başlamış olsak da, gaz sancısından uyuyamayan ve hıçkırıklara boğulan oğlumun içimi kanatan ağlamasını dindirdiği gibi hem bir güzel sakinleştiriyor, hem de uykuya geçişini kolaylaştırıyordu. Zaten ağlamaktan göbek fıtığı olan bir çocuğun annesi olunca gözünüz hiç bir şey görmüyor. Önceleri sadece uykuya geçerken veriyor olsam da son zamanlarda emzik konusunda zıvanadan çıkan oğlum mızmızlandığında çok güzel susturuyordu. Acıktığında yemeğini hazırlamak için bir kaç dakika fırsat kazandırıyordu, doktor kontrolü, aşı veya kan testinde çok işe yarıyordu. Emziğin biz annelerin çok işimize yaradığı bir gerçek fakat oğlum git gide iyice bağımlı hale gelmişti. Zaten emzik bıraktırmak konusunda korkan ben giderek ona bağımlı olduğunu düşündükçe korkularımın boyutu artıyordu. Ne beni emmeyi bıraktırmaktan, ne de tuvalet eğitiminden bu kadar tırsmıyordum. 

Biliyordum ki, büyüdükçe daha da bağımlı hale gelecek ve işim çok daha zor olacaktı. 17 aylıkken ilk bıraktırma girişiminde bulundum. Aslında bir hafta kadar da bıraktık, fakat oğlum o kadar zorlandı ki daha fazla dayanamadım ve tekrar verdim. Bir hafta bıraktırmışken tekrar verilir mi dediğinizi duyar gibiyim. Ama teyzeleri hem oğlum çok zorlandı, üstüne üstlük bir de anaokulu öğretmeni olan bir arkadaşım "2 yaşına kadar çocukları çok sevdiği şeylerden ayırmak öz güven eksikliğine neden olur" deyince emziği geri vermeye karar verdim. Zamanlamanın doğru olmadığını düşündüm. Tabii bu bir hafta içinde oğlum emzik yerine beni kullandı ve beni emerek uyumaya başladı. Kaş yapayım derken göz çıkardığımın farkına vardım. Sonuç: hem emziğe tekrar başladı, hem de aynı zamanda beni emerek uyumaya alıştı. Bir ay kadar bu ikiliyle uykuya geçti, neyse ki sonrasında uyurken beni emmeyi bıraktırdım, emzik emmeye devam etti. Böylelikle ilk denememiz başarısız olarak kayıtlara geçti. Zaten ben oğluma bir şeyleri alıştırırken bir kaç deneme yapmadan tek seferde hiç olmadı, uyku eğitiminde de aynen böyle olmuştu. Kaç kez denemelerimizin sonucunda başarmıştık. Emziği, sallanmayı v.s kendi bırakan, tuvalet eğitimi konusunda kendi isteğiyle bezi çıkarttıran çocuklara hep hayran olmuşumdur, ama benim oğlum hiç öyle olmadı.

Emziği Nasıl Bıraktık?

Dedim ya oğlum son zamanlarda emziğe iyice bağımlı hale gelmişti. Dört beş tanesiyle yatağa girer ve gece boyu bir onu bir bunu hiç durmadan emiyordu. Yatak altlarından, sağdan soldan, evin her tarafından resmen emzik fışkırıyordu. İşte tam bu ara Kaan üşütüp hastalandı. Takır takır öksürüyor, burnu şarıl şarıl musluk gibi akıyor ve ağzına lokma koymuyordu. Varsa yoksa emzik, hiç durmadan ağzında olsun istiyor. Akşam üzerine doğru oğlum sabahtan beri hiçbir şey yememiş halde açlıktan çığlık çığlığa ağlıyor. Hastalığın da verdiği huysuzlukla sadece emzik emmek istiyor, ağzından alıp yemek yedirmek bile mümkün değil. Açlıktan ağlıyor ama inat ediyor yine yemiyor. Bir ara emziği ağzından çektim aldım, tabi küçük sıpam emme emme (emzik) diye yırtınıyor resmen. İşte o an benim sabrımın taştığı nokta oldu. Bana öyle bir geldiler ki, içimden ben sana bu emziği ne olursa olsun bıraktıracağım diye geçirdim. Emzik mi istiyorsun peki deyip mutfağa giderek hemen emziğine sarımsak sürdüm ve al sana emzik diyerek verdim. Küçük sıpam emziği aldığı gibi cokur cokur emmeye başladı hiç tınlamadı bile sarımsağı. Hemen tekrar mutfağa koşup yedekteki diğer emziğine de karabiber sürdüm gelip ağzındakiyle hızlı bir şekilde değiştiriverdim. Yine bana mısın demedi emmeye devam etti. Ne yapıp edip bu emzik olayını bitirmem gerekiyordu. Artık son kozumu oynamanın sırası gelmişti. Üçüncü emziğin ucunu makasla kestim (bu arada evde yedeğimizde 6-7 adet emzik var her daim) ve gelip yine ağzındakiyle ani bir değiş tokuş yaptım. Oğlum bir anda şaşırdı kaldı, önce emmek istedi fakat ememedi ve emziği ağzından çıkartıp emme emme (emzik) diye ağlamaya devam etti. Bendeki cevap aynen şu oldu : "aaa ne olmuş emziğe, kedi mi ısırmış, ah bu kediler...Anneciğim emziğimizi kedi ısırmış, biz artık emmeyelim". Tabii Kaan efendi yer mi hiç bu numaraları. Yine aynı şekilde emziği ağzına alıyor ememedikçe eline alıp emmeeee emmeeee istiom diye ağlamaya başlıyor, tekrar ağzına alıyor ama ememedikçe basıyor yaygarayı. Ama ben kararlıyım ve bu işin kolay olmayacağını başından beri zaten biliyordum. Yaklaşık yarım saat kadar ağladı. Uyku saati de gelmişti, uykuya götürdüm.Emzik olmayınca baktım ağlamaya devam edecek o gecelik beni emerek uyumasına izin verdim ve öylece uyudu. Gece ise emme(emzik) diye uyandıkça beni emdi.İlk gün olduğundan birazcık kıyak geçtim :). Emzik bıraktığımız gecenin ertesi günü öğle uykusuna babaanne de yaptı ve 5 dakikada (ayakta sallanarak) emziksiz uyumuş. Bu çocukların her nedense bütün nazı biz annelere geçiyor. Akşam olunca uyumaya gittiğimizde önce emme(emzik) diye mızmızlanınca eline ucu kesilmiş emziği tutuşturdum kesik emziği ememeyince beni emmek istedi. Ama bu kez beni emmesine izin vermemeye kararlıydım, bizim yatakta uyuttuğum için yatağın geniş olmasının avantajını kullanarak hemen köşelere kaçtım ve yüzüstü yattım. Oda karanlık olduğundan eliyle beni yakalamaya çalıştı fakat yakalayamayınca umudu kesti ve vurdu kafayı uyudu. Zaten çok da uykusu geldiğinden daha fazla direnmeye takati kalmamıştı. Üçüncü gün ise oyun gurubundan geldiğimiz için öyle yorulmuştu ki gözü ne emzik, nede meme görecek hali yoktu. Yastığa kafayı koyduğu gibi 2 dk. içinde uyuyakaldı. Akşam uykusunda da hiçbir şey istemeyince ben heyecanlandım, tamam dedim bu sefer oldu bu iş... 4.gün, 5.ci gün derken oğlum emziği artık unutmuştu ve böylelikle biz emziğe veda edivermiştik.

10 gün geçtikten sonra içimden öyle bir ohhhh çektim ki sanki üzerimden tonlarca yük kalkmıştı. Artık nasıl bir stres yapmışsam kendime...Hep derlerdi bu kadar korkma illaki bırakacak diye, gerçekten haklılarmış, bu kez tahminimden çok daha kolay oldu.

Emzik bıraktıracak annelere tavsiyem korkmayın, benim kadar gözünüzde büyütmeyin ve kararlı olun. Çocuklara alışkanlıklarını bıraktırmada en önemli kilit nokta kararlı ve tutarlı olmak. Uyku eğitiminde de kararlılığım sayesinde sallanmaktan kurtulmuştuk. Darısı tuvalet eğitimi ve beni emmeyi bıraktırmada inşallah...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...