Diş Çıkarırken Biz Neler Yaşadık?

Sevgili dostlar; 
Blogumun bu sayfasında size biz anneleri resmen canından bezdiren, bebeklerimize uykusuz ve huzursuz geceler geçirten ve onların adeta hırçın birer canavara dönüşmesini sağlayan diş hikâyelerimizden bahsetmek istiyorum...

İlk Dişler, ilk heyecan… 

Kaan’ımız ilk iki dişini 12 Mayıs 2012’ta yani 6 ay 23 günlükken çıkarmıştı. Açıkçası o günleri heyecandan ve diş buğdayı partisi hazırlıklarıyla meşgul olmaktan tam olarak hatırlayamıyorum. O döneme ait çok net hatırladığım iki şey varsa, onlarda Kaan efendinin her yarım saat başı uyandığı, beni emdiği ve yorgunluktan bitkin düşmüş annesinden ilgi istediği bitmek bilmeyen iki gecedir. Arka arkaya iki gece boyunca bana yapmadığı işkence kalmadığı gibi kendisi de uykusuzluktan ne yapacağını bilememişti. Uykusuz geçen gecelerin ertesinde bir ruh gibi gezerken bir yandan Kaan’la ilgilenmeye çalıştığımı ve her zamanki gibi tüm hırsımı telefonda eşimden çıkardım. Eşim sesini çıkarmasa da içinden bana ettiği küfürleri telefonda hissedebiliyordum. Bunun için onu suçlayamazdım da ...

Üç ve Dört Numara, (üst ön dişler) 

İlk dişlerimiz olan alt iki dişimiz çıktıktan sonra üst iki dişin birkaç hafta içinde gelmesini bekliyorduk ki, Kaan bu dişler için bizi tam dört ay bekletti. Zaten sabırsız biri olduğum için bu dört ay benim için bir türlü geçmek bilmedi. Bir an önce oğluma çiğneyebileceği yemekler yapıp yedirmek istiyordum ama hayatta her şey planlandığı gibi olmuyor. Galiba birinin bana bunu öğretmesi lazım.. 

Uzun zamandır seyahatlere gitmeyen babamızın Almanya seyahatinden bir gün önce gelmeye karar veren Kaan’ın dişleri, onun bu huysuz ve uykusuz döneminde tek başıma kalacağım için beni derin bir endişeye sevk etti. Kaan da dişlerin gelme belirtileri ilk önce uykuya direnme ve sürekli bir mızmızlanma ile kendini gösterdi. Eşim Almanya’ya gitmeden önceki son gece Kaan’ı uyutabilmek için o güne kadar denemediğimiz son çareye de başvurmak zorunda kaldık. Ki bu yöntem benim en çok nefret ettiğim yöntemdir, iki saatlik başarısız bir sürü farklı uyutma denemesinin ardından Kaan’ı çarşafta sallayarak on dakika içinde uyutuverdik. Ertesi gün oğlumun kabarmış dişetlerinin altından kendini gösteren dişlerini gördüğümüzde bir gece önce çektiğimiz sıkıntıları unutuverdik. Dişlerin beyaz ucu henüz çıkmamış da olsa artık üstte de iki dişimiz olacaktı. Babamız Almanya’ya gittiğinde hemen kulübeden yedek oyuncu olarak babaannemiz oyuna girdi ve bizi yalnız bırakmadı. İyi ki de gelmiş, o gelmeseymiş ne yapardım diye hala düşünüyorum. Çünkü iyice hareketlenen Kaan uyumak istemediğinde tek başına onunla baş etmek imkânsız bir hal alıyordu. 

Babamız gelene kadar ki sıkıntılı günleri babaannemizle birlikte paylaşarak geçirdik. Kaan’ı sırayla oynatıyor, uyutuyorduk. Bu arada huysuz oğlum kakasını normalde günde iki kez yaparken, gelen dişlerin verdiği rahatsızlıkla birlikte dört sefere çıkardı. Bense oğlumun iyi doyduğu için çok kaka yaptığını sanıyordum. Neyse ki bu dönemde ishal olmadık ve ateşimiz de çıkmadı. Bunlarla teselli olarak o haftayı öyle böyle atlattık. 

Hafta sonuna doğru dişlerimiz diş etinin içinden çıkmış ve uzama yolunda ilerliyorlardı. Gelen yeni iki dişiyle birlikte iki dişli canavarım, dört dişli canavar olmuştu. 

Beş ve Altı Numara(Üst yan dişler) 

3 ve 4. dişlerimiz çıkınca biraz ara veririz diye düşünmüştüm, ancak öyle olmadı. Üstten ön, üç ve dördüncü dişimizin hemen ardından yine üst yanlardan beş ve altıncı dişimiz geliyordu. Hem de çıkmasını 4 ay beklediğimiz dişlerden hemen iki gün sonra.. 

Diş çıkarma faslına ara verdiğimizi düşünerek fırsattan istifade Kaan’ın kendi kendine uyuma eğitimine devam etmeye başlamıştım. Sabahın saat 7.00’inde uyanan oğlum, sabah uykusuna genelde uyandıktan 2-2.5 saat sonra başlardı. Yani benim hesabıma göre 9:30 civarında uyuması gerekiyordu. İki gündür kendi kendimize uyumanın verdiği güvenle, 9:30 gibi Kaan’la birlikte uyumak için onun odasına girdik. Önce bir saat kadar uyumasını bekledim, nitekim bazen uyuması zaman alıyordu. Ancak odada geçen iki saatin ardından Kaan’ın uyumayacağını anlayıp sallayarak uyutmayı denedim. Ama ne mümkün, ayağıma koyar koymaz hemen kalkıp kaçmaya çalışınca bu sefer diğer bir çare pusetinde ileri geri sallamayı denedim. Keşke denemez olaydım, sanki etinden et koparılıyormuş gibi kıyametleri kopardı. Artık çıldırmak üzereydim, ne enerjim ne de Kaan’ı uyutmak için ümidim kalmıştı. Saate göz attım, öğlen 12 olmuştu. Hava almak için dışarı çıkarıp çıkarmamakta kararsız kaldım. 2,5 saati aşan uyutma çabalarımın sonucunda zaten hareket edecek halim de yoktu. Saat 13.00 olunca, birden sanki ilahi bir kuvvet geldi ve kendimi toparlayıp Kaan’ı giydirdim. Pusetine koydum, tam dışarı çıkmak üzereyken bir baktım gözlerimiz kaymış, bir mayhoşluk, uyku hali çökmüş Kaan’ın üzerine. Kapıyı dahi örtmeden ileri geri sallamaya başladım, bir dakika bile geçmeden uyuya kaldı. Resmen sevinçten ağlamak istiyordum, bir nefes almak için kendime bir kahve yaptım ve 3 saat 15dk sonra uyanan oğlumu ayakta alkışladım. 

Birde araya hastalık girince; 

Dişler çıkmıştı, ama o hafta çekeceğimiz sıkıntı daha bitmemişti. Hafta sonu olunca yeni evin hazırlıklarını rahatça yapabilmek için Kaan’ı babaanneyle dedemize bıraktık. Eşek sıpası bana çıkardığı zorlukların yarısını bile yaşatmamış onlara ama sıkıntı pazar günü hem babası hem de dedesi hasta olunca başladı. Kaan’ı hasta etmeden nasıl atlatırız diye düşünmeye kalmadan Kaan önce hapşırmaya başladı, sonra da burnu tıkandı. Uykusuz geçen pazar akşamından sonra pazartesi yine bütün gün evde tek başına Kaan’la uğraştım. Burnu tıkandığı için yavrum ne beni, ne de emzik emebildi. Bebeklerde her şey zincirleme bir reaksiyon; emzik ememediği için uykuya dalamadı ben yine sinir küpüne döndüm. Hatta o sinirle kayınvalidemi arayıp emziğin bir daha uyku dışında asla verilmeyeceğini, oğlumun emziğe daha da fazla bağımlı hale gelmesinin sıkıntısını benim çektiğimi söyledim. Çaresiz bir şekilde oğlumu tek başıma çarşafta sallamaya çalışmaktan avuç içlerim ve belim resmen koptu ve Kaan o gün çok az uyudu. Akşamüstü olunca doktorumuzu aradım, peditus grip ilacıyla burun spreyi vermemi söyledi. İlaçları verdik ama gece olunca yavrum bütün günkü uykusuzluğun üstüne birde ateşlendi. Kaan’ım ilk kez ateşlenmiş ve ilk kez ilaç kullanmış oldu. Bütün gece ailecek nöbetteydik, sabaha kadar ateşten yarım saatte bir uyandı, çıplak yatırarak ve sirkeli sularla kompres yaparak ateşini bir nebze olsun düşürebildik. Gece kâbus gibi geçmişti ve hiç uyuyamamıştık. Sabah babamız sağ olsun işe 2 saat geç gitti de ben 2 saat olsun uyuyabildim. Babaların fedakârlığı da böyle oluyordu işte, babamız işe uykusuz bir şekilde gitmek zorunda kalmıştı. 

Diş sıkıntısı devam ediyor, şu dişler çıksa da kurtulsak; 

04.10.2012: Günlerden beri canımı çıkartan Kaan efendiye artık yenik düşmüştüm. Tek başıma daha fazla mücadele edemeyeceğim için babaannemizden birkaç günlük destek istedik ve babaannemizi akşamdan getirdik. İyi ki de getirmişiz, gece 12de Kaan efendi uyandı, ne mutlu uyutabilene. Bir müddet babaanneyle ben çarşafta salladık ama nafile, ben günlerin getirdiği yorgunlukla iyiden iyiye gerilince Allahtan babası kalktı da ben de arkama bakmadan gidip yattım. Ben uyutmadım ama, yine de sabaha kadar yat kalk deliye döndüm. Sanki gece boyunca deliksiz uyumuş gibi sabah saat 6 olunca Kaan efendi yine cin gibi gözlerini açtı. Tuttuğum gibi hemen babaanneye uzattım Kaan’ı ve saat 9:00’a kadar uyudum. Uyandığımda Kaan ortalıkta dört dönüyordu. Sabah uykusuna yatma saati geldiğinde uyutmak istedik ama her zamanki gibi kıyametleri kopardı. Biraz daha oynasın diyerek yarım saat daha oyalandıktan sonra tekrar denedik. Yine aynı tepkiler, derken 10 dakikada bir deneye deneye 2 saat boyunca uyutmaya uğraştık. Ne pusetinde sallarken, ne çarşafta ne de kucakta sallama ile başarılı olamadık. Biz denemekten bitkin düşmüştük ama Kaan efendinin maşallah enerjisi yerindeydi. Puset, çarşaf, kucak üçgeninde rasgele denemelerimiz devam ediyor ama 2 kadın ufacık bir çocuğu uyutamıyorduk. Son bir kez daha pusetine koymaya çalıştım ama uyutulmak istediğini anlayan Kaan binmemek için direniyordu. Hadi parka gidiyoruz diye dış kapıyı açınca bir an kandırabildim, hatta puseti ileri geri sallarken bir ara iyice mayıştı. Tam uyuyacak derken, bir anda yine uykuya direnmeye devam edip pusetten zıplamak istedi. Tabi pusete kemerle bağlı olduğu için kalkamayınca çığlığı bastı. Susturmak için hemen yine çarşafa aldık ve bu denemede zafer bizim oldu. Sabahın saat 6’sında kalkan beyefendi, 12:30 da uyuyabildi. Tam 6.5 saat uyumadan dayanarak yeni rekorunu kırmış oldu. Bu kadar uykusuzluktan sonra en az 3 saat uyur diye beklerken 2 saat sonra uyandı. Nasıl olsa akşam üstü bir uyku daha yapar diye dert etmeyip yemek faslına geçtim. Her zaman severek yediği sebze çorbasından yaptım, kaşığı ağzına koyduğum gibi tükürmesi bir oldu. 4-5 kez denedim, istemedi. Belki parkta açık havada yer diyerek parka gittik, yine yemedi. Çorbasını her zaman ki gibi blenderdan geçirmeden yapmıştım, acaba pütürlü diye mi istemiyor diye blenderdan geçirdim, yine istemedi. Resmen sabrımın sınırlarını zorluyordu. Çorbasını yemedi, bari meyvesini yesin diyerek hemen hazırladım. Bir iki kaşık derken, baktım meyvesini, üstüne çorbasını ve arada bir kase de yoğurdu bitirmiş. Çocuğu yemeğini yiyen her anne gibi mutluluktan havalara uçtum. Akşamüstü uyku saatine kadar her şey yolundaydı. Ben hafiften gerilsem de, saat 5’teki ilk deneme de çok ısrar etmedim. Saat 6’da banyosunu yaptırıp tekrar denedik yine uyumadı. Denemeye devam etsek te sonuç değişmedi. Saat 7-8 derken en son akşam yemeğini yedirdim ve akşam 8:30 olduğunda kafasını kaldıramayacak hale geldiği halde direnmeye devam ediyordu. Son çözümümüz yine çarşafı aldık elimize, babaanneyle birlikte salla babam salla.. Bitmek bilmeyen günün sonunda beyefendi sonunda uyumuştu. Çarşafta sallanmayı ve tek uyku yapmayı alışkanlık haline getirmez diye ümit ederek birkaç kaşık yemek yiyip daha koca eve gelmeden kendimi yatağa bıraktığımı hayal meyal hatırlıyorum. 

Ertesi gün uyandığımızda hastalığımız geçmişti. Yalnız üst dişlerin yanından 2 diş daha görünmeye başladığından ağzı şarıl şarıl akıyordu ama çok şükür keyfi yerindeydi. Uykuya yine direnmişti ama en azından günde tek uyku yapmıyordu. Bir annenin mutluluğu çocuğunun mutluluğu olduğu için bende bugün mutluyum, hatta ağzım kulaklarımda. Şu üst yan dişler çıksa da oğlum hepten rahatlasa. 

Bitmek bilmeyen diş çıkarma maratonumuz, ardından hastalık ve ardından yine dişler derken neredeyse 1 aydır huysuz ve uykusuz Kaan’ı uyutma çabası içerisinde zor günlerin bitmesini dört gözle bekliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...