Gerçekten de birçok anne baba çocuğunu tutkuyla sever ve bebeklerini aileye katılan yeni, heyecan verici ve mutluluk kaynağı bireyler olarak kabul ederler. Birçok anne-babaya hayatlarındaki en önemli rollerinin ne olduğunu sorduğunuzda size ilk sırada “annelik” ya da “babalık” cevabını vereceklerdir. Yine de, bir çocuk sahibi olmak insan hayatını tamamıyla değiştirir…
Anne baba olmanın sayısız güzelliği tartışılmaz. Bununla birlikte, bebeğin doğumundan sonraki ilk günlerden itibaren, yüklediği sorumluluklar ve anne babanın hayatında yol açtığı değişimler göz önüne alındığında, yeni anne babanın hayatı hiç de kolay olmaz. Alışkanlıklarda, arkadaşlık, evlilik, sosyal ve iş ilişkilerde, özellikle kadınlar için fiziksel görünümde değişimler yaşanır. İyisiyle ve kötüsüyle yeni anne baba olan kişilerin hayatı tümüyle değişir. Bu değişime ne kadar hazır olduğu söylense de, bebeğin doğumu her zaman sürprizleri de beraberinde getirir. Ve bebek sahibi olma deneyimi ilk defa yaşanan bir deneyim olduğundan, değişimlere ayak uydurmak da zaman alır. Her yeni bebeğin aileye eklenmesi de benzer zorlukları yaşatır anne babaya…
İlk günden itibaren yeni anne babalar için uykusuz saatler, sürekli artan ev işleri ve sorumluluklar, çocuğun gelişimiyle ve anne-baba olarak yeterli olup olmadıklarıyla ilgili kaygılar başlar. Çoğu zaman doğumla başlayan süreç keyiflidir ancak yine de kendi içinde bir karmaşa dönemini de beraberinde getirir. Bu karmaşa çoğu yeni anne-babanın hayatları ve evlilikleri için ciddi bir stres kaynağı olabilir. Her evlilik de bebeğin doğumundan etkilenir. Özellikle bebeğin doğumunu takip eden ilk iki yıl, çoğu zaman evlilik için oldukça zorlu bir sürecin başladığını gözleriz. Bu değişim sürecinin nasıl yaşandığı, karı-kocanın bu süreçle nasıl başa çıktığı ise anne babanın ve çocuğun duygusal sağlığı ile evliliğin sağlıklı işleyişi açısından çok önemlidir.
Doğumla birlikte yaşanabilecek en önemli değişimler şöyle özetlenebilir:
- Eşinizle ilişkiniz ve ev işleri konusundaki işbölümünüz ne kadar eşitlikçi olursa olsun, bebeğin doğumunu takip eden ilk günlerde geleneksel kadın-erkek rolleri ve işbölümü ortaya çıkabilir. “Çocuğuna bakan ve ev işlerini yapan bir kadın” ile “para kazanan erkek” ilk gözlenen değişimlerden olur.
- Bebeğin doğumundan hemen sonra anne, bebeğini tanımak ve ihtiyaçlarını karşılamakla meşgul olmak zorundadır. Bu süreçte yeni anneler bir taraftan yorgun ve bitkin hissederken diğer taraftan eşleri tarafından yeteri kadar desteklenmediğini ve anlaşılmadığını hissedebilirler. Yeni babalar ise eşleri tarafından dışlanmış, eşleri ve çocukları için değersiz ve gereksiz hissedebilirler. Bu dönemde karı-koca arasındaki duygusal mesafe artabilir. Pek çok ülkede yapılan araştırmalar, boşanmalardaki artışın, bebeğin doğumunu takip eden ilk beş yıl içinde gerçekleştiği sonucuna ulaşmaktadırlar.
- Bebeğin doğumuyla birlikte artan masraflar ve sorumluluklar, uykusuzluk, artan iş yükü yeni anne babayı duygusal ve fiziksel olarak zorlayacağından, birbirlerine karşı daha az anlayışlı ve daha çok sinirli yaklaşabileceklerdir.
- Bebeğin doğumu, aynı zamanda yeni rollerin ve kimliklerin doğumunu da temsil eder. Bir anne baba kimliği doğarken, aynı zamanda babaanne, anneanne, dede, teyze, dayı, amca, hala gibi kimlikler de doğar. Kayınvalide-kayınpeder ve diğer akrabalarla daha sık görüşülmeye başlanır. Bu sırada neredeyse herkesin bebeğin bakımı ve yetiştirilmesiyle ilgili olduğu kadar evin nasıl düzenlenmesi ve maddi konuların nasıl çözülmesi gerektiğine kadar söyleyeceği şeyler mutlaka bulunur. Bebeğini tanımaya ve anlamaya çalışan, hayatındaki değişimlerle alışmaya çalışan yeni anne babalar ise bu dönemde eşlerinin aileleri tarafından yapılan yorumlara ve müdahalelere daha az toleranslı olabilirler. Ayrıca doğum öncesinde, eşlerinin ailesiyle yaşadıkları anlaşmazlıklar varsa, bu doğum sonrası dönemde çoğalabilir.
Bebeğin doğumundan sonra genellikle kadın ve erkek farklı zorluklar yaşarlar; çoğunlukla da anlaşılmadıklarından şikayet ederler. Aslında birbirleriyle konuşmaya fırsat yaratmazlarsa ve yaşadıklarını paylaşmazlarsa birbirlerini anlayabilmekte de oldukça büyük zorluklarla boğuşmak zorunda kalabilirler.
Doğumdan sonra erkekler ağırlıklı olarak:
1. Ailenin geçimini sağlamak,
2. Uykusuzluk ve yorgunluk,
3. Günlük işlerin artması,
4. Müdahaleci kayınvalide ve kayınpederler,
5. Kendine ayırdığı boş zamanlarının ve sosyal aktivitelerinin kaybı,
6. Eşinin cinsel ilgisinin azalması,
7. Rol dağılımıyla ilgili tartışmalar
gibi konuların üzerinde zorluklar yaşamaktadırlar.
Doğumdan sonra kadınların hayatlarındaki stresler ise genellikle şu konular üzerinedir:
1. Uykusuzluk ve yorgunluk,
2. Vücut oranlarındaki değişimlerle ilgili kaygılar, ve kişisel görünümünden hoşnutsuzluk
3. Annelik becerilerini ve yeterliliğini sorgulamak,
4. Beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan ani duygu değişimleri ve kaygılar,
5. Artan ev işleri
6. Yeni roller ve sorumluluklara uyum sağlamada güçlükler ve bebekten önce çalışıyorlarsa iş hayatlarındaki değişimlere ayak uydurabilmede yaşanan zorluklar.
Yeni anne-babanın, zaman zaman bebekten önceki yaşamlarını, evliliklerini, ve eşlerini özlemeleri normaldir. Bununla birlikte, doğumdan önceki yeni anne babanın karı-koca olarak kalabilmeleri ve evliliklerine sahip çıkabilmesi son derece önemlidir. Çünkü, eşlerin evliliklerinden aldıkları tatmin düzeyi ve buradan duygusal olarak beslenebilmeleri, bebeklerine gösterecekleri sevgi düzeyini de etkiler. Önemli olan ve evliliğin bebeğin doğumundan sonra mümkün olduğu kadar az etkilenmesi için yapılabilecekler şöyle özetlenebilir:
4. Beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan ani duygu değişimleri ve kaygılar,
5. Artan ev işleri
6. Yeni roller ve sorumluluklara uyum sağlamada güçlükler ve bebekten önce çalışıyorlarsa iş hayatlarındaki değişimlere ayak uydurabilmede yaşanan zorluklar.
Yeni anne-babanın, zaman zaman bebekten önceki yaşamlarını, evliliklerini, ve eşlerini özlemeleri normaldir. Bununla birlikte, doğumdan önceki yeni anne babanın karı-koca olarak kalabilmeleri ve evliliklerine sahip çıkabilmesi son derece önemlidir. Çünkü, eşlerin evliliklerinden aldıkları tatmin düzeyi ve buradan duygusal olarak beslenebilmeleri, bebeklerine gösterecekleri sevgi düzeyini de etkiler. Önemli olan ve evliliğin bebeğin doğumundan sonra mümkün olduğu kadar az etkilenmesi için yapılabilecekler şöyle özetlenebilir:
- Bebekler kendinize ve eşinize ayırdığınız vaktin tümünü talep etmeye bayılırlar. Buna rağmen, her günün belli bir zamanını, 15 dakika bile olsa eşinizle bebek ve getirdiği değişimler dışındaki konularda sohbet etmeye ayırın.
- Yeni anne olanlar bebekleriyle çok fazla vakit geçirirken “annelikleri” üzerine çok fazla odaklanabilirler. Ancak yeni anneler unutmamalıdır ki, çocuklarının sağlıklı ruhsal gelişimi için bir anneye olduğu kadar bir babaya ve iyi bir karı-koca ilişkisini görmeye de ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla babaların da aileye ve bebeğinizle yaşadığınız keyifli zamanlara dahil edildiğinden emin olun.
- Annelerin gibi babaların da duygusal olarak çocuklarına bağlanabilmeleri, çocuklarını tanıyabilmeleri ve ihtiyaçlarını anlayabilmeleri için, çocuklarıyla vakit geçirmeye ve zamana ihtiyaçları vardır. Babaların da çocuklarıyla zaman geçirebilmesi için fırsat tanıyın. Yapacakları hatalarla ilgili onlara anlayış gösterin; neticede anneler de çocuklarını tanıyana kadar bazı yanlışlar yapabilmekteler.
- Erkekler ve kadınlar bebeğin doğumundan sonra benzer stresleri yaşasalar da, farklı kaygılar ve farklı değişimler de yaşarlar. Yaşadığınız değişimleri, kaygıları ve beklentilerinizi birbirinizle paylaşmaya vakit ayırın. “Anlaşılmadığınız” gibi bir duygu yaşıyorsanız, bu sizin kendinizi ve yaşadıklarınızı yeterince iyi “anlatamadığınızı” gösteriyor olabilir.
- Değişen veya kaybolan alışkanlıklarınızın bir kısmına bebeğe rağmen sahip çıkabilirsiniz. Gerçekten vazgeçmek zorunda olup olmadığınızı veya neden vazgeçmek zorunda olduğunuzu kendinize sorun. Örneğin eşinizle yürüyüşlere çıkmaktan, yemeye, sinemaya ya da arkadaş toplantılarına gitmekten vazgeçmenize gerçekten gerek var mı? Eşinizle zaman geçirebilmeniz için bebeğe arasıra bakacak birisi gerçekten bulunamaz mı? Bu arada değişime hazırlıklı olun. Kaybettiğinizi düşündüğünüz hazlar yerine yenilerini koymaya, yenilikleri denemeye istekli olun.
- Kadınlar uykusuzluk ve yorgunluktan cinsel ilişki için fazla yorgun düşebilirler. Bununla birlikte yaşadıkları fiziksel değişimler nedeniyle eşlerine artık çekici gelmeyeceklerinden korktukları için cinsel ilişki için isteksizleşebilirler. Evliliğin en önemli beslenme kaynaklarından biri cinsel ilişkidir. Dolayısıyla cinselliği ve cinsel kimliğinizi unutmayın.
- Daha iyi anne-baba olabilmek için, daha az kadın-erkek, daha az karı-koca olmak zorunda değilsiniz. “Kadın-erkek“olmak “karı-koca” olmak ve “anne-baba” olmak arasında denge kurun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder